“Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”
Vazgeçme diyor içimden bir ses.
Nefesin kesilinceye kadar değil umudun kesilinceye kadar koşmaya devam et diyor.
Şu dilinden düşürmediğin aşk şarkılarını kendine değil O’nun kulağına fısılda artık.
Defalarca okuyup aynı hüznü yaşadığın şiirleri O’na oku.
Uzaklardan bakmayı bırak, gözlerine dokun…
Çok yorgunum
Boğazının üzerine oturan bir yumruk. Nefes almanı zorlaştırır ama bi' yandan da hızlı hızlı solursun. Mutlu olmana izin vermez ama sürekli salak gibi gülersin. Sürekli şikayet ettiğin hayattan kurtaracaktır seni, ölecek gibi hissedersin, ama korkarsın. Yutkunamazsın. Boğazına dizilir her şey, bütün hayatın. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alacağım ve geçecek dersin, geçmez. Nefesin takılır bir yerlerde, alamazsın. Sonra sayarsın içinden 3 deyince açacağım gözlerimi ve geçecek dersin. 3 deyince açamazsın gözlerini, daha sıkı yumarsın. Sen gözlerini yumdukça onlar ağlar. Ağlayınca geçer sanırsın ama geçmez. O yumruk hep oradadır. Ve hayatın boyunca hep orada kalacaktır.
Pişmanlığındır çünkü o.
Çocukluğundur.
Kısacık hayatında yapmak isteyip de yapamayacağın ve yapamayacağını bildiğin her şeydir.
Çünkü hayatındır.
O yumruk hayatın boyunca yutmak isteyip de yutamayacağın kelimelerindir.
Unutamadıkların.
Yaşadıkların, yaşayacakların ve yaşayamadıklarındır.
Ama en çok da hayal kırıkların.
Hayatın boyunca geçmez o yumruk. Öylece durur. Kovamazsın. Bir gün kesik kesik soluduğunda anlarsın ki seni öldüren şeydir o yumruk. İçindeki düşmanın. Kendi düşmanın. Sen...
Boğazının üzerine oturan o yumruk, senin kendinden kaçışının can bulmuş halidir. Senin '' Ben buradayım.'' demen içindir. Varlığın ve varlığının verdiği acılar.
Hasretin ırağına düşüp te, beni kendine yoksul kılmakta neyin nesi,
Küllere bandırıp ta ateşi yok saymakta neyin sesi ?
Kim konuştu sana beni!
Yada kim soktu aklıma seni
Söylesene gözlerimin silik şehri!
İçimin en sesli harfi!
Kim daha çok beklerdi seni..
Şimdi geceye biraz nota gerek, biraz sesinde ki tını.
Hani biraz da kahkahan olsa fena olmazdı.
Tadına doyulmazdı sevmenin.
Şimdi yastığa uzanıp sessizce parmaklarımla
duvara adının baş harfini çizme telaşesinde ki kadar saf ve temizim.
– Şimdi mürekkebinde ayrılık,
duasında mutluluk besleyen bir şairin iç çekişi,
Şimdi şarkıların ayrılık notasında karargah,
Bir yağmurun asfalta çarpışıyla dağılışı ,
bir mum ateşinin rüzgara direnişinde ki cesaretim.
-bir ağustos böceği kadar tembelim kendimi severken.
– sahi seni bu kadar cömert sevip bol keseden özlerken.
Bir bana mı yetmedi bu aşk.
Bazen sadece müzik kalır, kelimeler yağmur damlası veya rüzgarın savurduğu toz bulutu gibi basitçe düşer, sadece notaları duyarsın. Tüm hislerin bir tek duygunun içinde kenetlenir ve o muhteşem, inanılmaz özgürlüğünde kanatlanır ruhun, tekrar çalmak için müziğin bitmesini beklersin. Önemi kalmamıştır hayat sıkıntılarının; geciken faturaların, ödenmemiş ekstrelerin, olumsuz iş görüşmelerin. Burkulan bileğinin ağrısını, ilacını almayı, kahveni içmeyi, yemek yemeyi unutup müziğin sihrini yaşarsın. Hiç ama hiç önemi kalmaz hayat denen panayırın, tüm kalbinle dilediğin Aşk ile bu kısacık molayı, içinde saklanıp, sonsuza kadar büyütürsün... Bazen söylenenleri duymaz, gözlerin anlattıklarına inanırsın. Ellerinle iterken içinde hapsolan çığlıklarla sağır olursun bazen. Şarkıların seni ele vermesin diye lal kalır sözcüklerin, unutursun bakışlarını, titreyen bedenini, sessiz hıçkırıklarını, unutursun seni ele veren hislerini...
Bir bavul dolusu cümle var defterimde...Yara bandı tutmayacak kadar derin cümlelerim. Sen yollarına 29 harfle acı döşeyen birine, "yara" değil de "YAR" diyebilir misin hala?
Suskun sanıyorlar beni değilim. Anlaşılmadığım ve anlamadığım bir dünyada kelimelere küsüm sadece.
Yalnız sanıyorlar beni; değilim, kimsenin kalabalığı olmadım ve kimseyi de kalabalık edemem bundan sonra dünyamda, bu da benim tercihim.
Hayatıma el uzatan gelmiş geçmiş kişiler; kimi tatsızlığıyla, kimi hoyratlığıyla, kimi yokluğuyla, kimi sebep olduğu acıyla hayatın mucizesi olabiliyormuş..
Her gelen, bana hayatın bir dersini anlatmaya geliyor kuşkusuz...
Yeter ki anlamaya akıl, derman, yürek ve sabır olsun.
Hamdolsun, şükür olsun...
Hiç tanımadığı birine de güvenmeli insan.
Yeryüzünde ahlak kalıntılarını yeniden bulmak için yapmalı bunu.iğneyle kuyu kazmak diyordu eskiler...Demek insanın kadim arayışı her devirde sürüyormuş.....Kaybettiğin neydi hatırla?Dedi hayat!
Şu anda 12 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 12 misafir)