"Öyledir işte sevda denilen şey;
Bekletir,
Sabrını ölçer,
Çay demletir,
Şiir yazdırır...
Soba üzerinde kaynayan çaydanlığın sesiyle mutlu olan bir adamım ben.
Sende gelirsen, tamamım ben....
Bilirim, kavuşmalar yeni ayrılığı hızlandırır bazen.
Razıydım yine de…
Uzattım da ellerimi…
Senin yüreğin el vermedi
Gidişi de kalışı gibi yarım sevgili…
Yokmuş işte!
Hayat üstümü vermedi…
En az benim kadar sessizdi. Benden de sessizdi.
Kendi sessizliğimi bir kenara koyup, onun bana dokunan sessizliğini kırmaya çalışırdım.
Neyse yaşlanıyoruz orası kesin… Ama hiç değilse şimdiki kadınların elleri papatya koksun; adamların ise kitap… Çay mı? Böyle aşkların çayları her zaman demleniyordur, merak etmeyin…
“Seni az tanıyorum. Az. Sen de fark ettin mi? Az dediğin küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar, yan yana gelip birlikte okunmak için. Aralarında her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi. Bu yüzden, belki de az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.”
Ben O'nu Tanıdıktan sonra anladım ki mesafelerin hiç bir önemi yok insan birini sevmek isterse koşulsuz şartsızda sevebilir öyle çok şeyde gerekmiyo mutlu olmak için Onunla İçilen bir bardak Çay Herşeye bedel...İyi ki Varsın @aSk
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)