aşkta Yok



Söze nereden başlasam diye düşünürken ben hâlâ
Biliyorum ki ilmeklenecek cümlelerim
Kelimelerin tek tek vurulup
düşen kuşların sağır çığlığınca
Maviye hasret kırmızıların yağmurlarında
sırılsıklam olacak,
Biliyorum...


Dünler vardı...
hafızamda silik izleri kalan dünler...
Bu günlerim gibi...
yarınlarıma gölgesi düşen, dün olacak bu günler...
Yarınlar... ama ya yarınlar?
Bu günlerimden umuda umutsuz yarınlar
Gölgelerimin düştüğü belli belirsiz,
gölgelerde gölge yarınlar...
Gölgelerimin gölgesiz gölgelerindeyse bir ben,
yalnız ben kimsesiz bensiz bir ben
Yürek öksüz, ağıtlı bir sevda öyküsüyüm öyküsüz
Gölge gölge öylesine yetim
Ve ben arzuların yanar dağında
Ömrümün ellerini uzatmış yıldızlara
Masmavi toz zerrelerinden salıncaklar kuruyorum.
Karanlığında boşluğumun sallanıp;
Sallanıp Sallanıp...
Ve belki de...
Belkisiz belkilerle belki de
... Niyetindeyim..
Sonra kanadı kırık kuşların notasıyla
son bir türkü dolayıp dilime
belkisiz bu son seferde
sessiz bir selam vermek kimsesizliğe.


Varlarım var,
Varlarım yokla var arasında
Varlarım var
varlığımın yok hallerinden bihaber
Varlar varlarım...


Mektuplar yazılıyor
Mektuplar kelimesiz cümlesiz
Mektuplar yazılıyor adressiz
Mektuplar; yüreklerin yazdığı
sevda yüklü yürekler yüreksiz
kimleri kimsesiz, dilekleri dileksiz
Mektuplar yazılıyor mürekkepsiz,
Nektuplar kalemsiz..
Mektuplar...


Kadınlar ağlıyor
Adamlar yanıyor
Çocuklar bunamış ihtiyarlar kadar
Bin yıl yaşamış ama hiç doğmamış gibi anısız
Çocuklar mutsuz umarsız...


Arsız arzuların, insafsız ihtirasların
Karanlık sarnıçsız cadı kuyuları
O kuyulardan kuyulara
İşte o kuyulardan kuyulara
Akseden yüreğim
O kuyular da o kuyulara isyanla
Haykıran sesim var...


Ömrümün ömründe şimdi maviye düşmüş
Hazanla zemheri arası kıpkızıl bir çağdayım
Yani ey yüreğimin yüreği anla ki
Yani soluksuz kalmış bir balığın solungacında
Yani onun takılıp kaldığı
Yani çırpınmaların çare olmadığı
Yani zalim kader örgülü bir ağdayım


Elime fırçalarını alıp umudun
Önce hasretin kara rengini
Sonra yüreklere düşmüş taş rengini
Ve zihni ele geçirmiş grileri boyamak...
Sonra ip atlayıp çelik çomak
Ha bir de saklambaç oynamak...


Bahçelerden erik çalmak
Bahçelerden sevgiliye çocuk sevdalı güller çalmak...
Şekerlemeleri saklamak misketlerin olduğu yere
Uçurtmanın ipi koptuğunda
ya da tele takıldığında ağlamak...


Babanın aldığı o ilk gün
Bisikletinden düşüp de
dizlerin yara bere kanadığında bile
Acısına rağmen
yine de bisikletim oldu sevinci ile gülebilmek...


Koca ömürde kocaman yalnızlık hülasasında
Büyüdükçe kazanılan kayıplar
Kayıplarda Kaybolmuş umutlar
yaşanmamış kocaman aşk da var
Aşk da var... Kocaman Aşk
Yokların içinden yok kadar çok


Aşk var...
Aşk da var...
Yalnızlık kadar
Hasret kadar
Aşk...
Aşkta aşk var,
Yok kadar çok...
Kocaman...
Aşk yok!