Aşk bir yaşayıştır, var oluştur... Yeniden doğmak için....
"Yüzyılların birikimiyle oluşan aşk kültürünü kavrayabilmek derinliği
olmayanlardan aşk beklemek (!)
gereksiz bir iyimserlikti belki, ama ben, her aşkta umudumla yine
sevdim...
Aşktı inandım, güvendim,, hatamı yaptım? Belki evet, belki hayır...
Karşıma çıkan basit kişilerle diğerlerinin değerini anladım...
Bu bir tecrübeydi belki de...
Biliyordum, Yaşam, kimsenin anlayamayacağı dengesiyle her gün doğumunda
sunduğu umudu,
akşam çökünce durduk yerde alırdı gözlerimden...Çoğunlukla aynı
başlardı
masallar;
Zamanın birinde bir kızla bir erkek varmış. Erkek sevdalıymış, kız onu
bilmezmiş.
Aşkını bilirmiş de onu bilmezmiş.
Dilekler ise yüksek katlara bir türlü ulaşmazmış.
Kız ay parçasıymış, dolunaydan güzel.
Gözlerinin pırıltısını yıldızlar kıskanırmış, bakışlarını şirin.
Ellerinin
inceliğini
Leyla kıskanırmış, belinin inceliğini Aslı...
Kadifeden yumuşak sesliymiş, sözleri senfoni inceliğinde güzel.
Konuştukça
inciler üretirmiş dudaklarından da,
sıraya giren kuyumcuların hiçbirinin gücü yetmezmiş satın almaya
Saçlarını deniz kızları örermiş o uyuduğunda. Uykusunda terlediği zaman
papatya kokarmış teni de,
bütün gün etkisi gitmeyen
bu kokuların nedenini kimsecikler bilmezmiş...
Uyanınca yeryüzü anlam kazanırmış her gün doğumunda yeniden.
Gelincikler güneşle barışır da, taç yaprakları kırmızıya boyanırmış
kendiliğinden. Rengarenk kuşlar ötüşerek
selamlarmış bu güzelliği, denizler çırpınarak. Rüzgar onun için esermiş
saçlarını dağıtmaya.
Saçları dağılıp çiçek yüzüne dolanınca, kelebekler raksedermiş
çevresinde.
Gülmesi bir ömre bedelmiş. Güldükçe, diğer çiçekler onun kendilerinden
soylu
olduğunu anladıkları
için aralarında fısıldaşırlar, gizlice yaprak dökerlermiş.
Gün gelmiş üzmüşler onu, ama dudaklarından dökülen inciler hiç
azalmamış.
Ağladığında bütün yıldızlar sönermiş.
Ateş böcekleri böyle zamanlarda haber ulaştırırmış onu çok sevene
(!)...
Birlikte ağlarlarmış; gökyüzü
aştan sona yağmur dökermiş gönüllerdeki ateşe.
Aşık kimseyi ona benzetemediğinden, içine tek bir damla düşmemiş
serinletmeye...
Gün gelmiş, çiçek yüzlü sevgili hasta olmuş, aşık sağlığından utanmış.
Ama
bunu kimsecikler anlamazmış.
Bekleyelim dermiş çiçek yüzlü sevgili. Başka bir söz demeyince, ne
kadar
sevse de aşığın elinden bir şey gelmezmiş.
Çiçek yüzlü sevgilinin sesini duymadığı günü gün saymazmış.
Burada anlatılır ki, bu aşk başlayalı beri, ateş böcekleri geceleri
bilinirmiş yalnızca...
Kalbimi kelimelerle doldurdum, mektuplarım onun için parmaklarını
yakıyor...
Dudaklarını da yakacak..
Dudaklarını ve tüm varlığını... Kıskanıyorum kelimeleri birer kelebek
gibi
sana uçuyorlar.
Kelimeler senin kokunla sarhoş. Saçlarını okşayan rüzgarı kıskanıyorum.
Kıskanıyorum.....
Aşk bir yaşayıştır, var oluştur... Yeniden doğmak için bir uyanıştır.
Aşkın
bütün sırrı ise iki kelimede..
"Seni Seviyorum"...