Çocukluğumun vazgeçilmeziydi hüzün.
Gökyüzünden çok, beton zeminlere düşen bakışlarım;
Ve en yaralı yanımı en kusursuz saydığım hayallerim vardı.
Söyleyemediklerimin ağırlığıyla çekilirken omuzlarım,
Hummalı bir nefesin gözyaşına gizlendim.
Aynasız caddelerde hep boynu kalbe yakın yürüdüm…
Ve masum bakışlarımdan bihaber büyüdüm.
Konuşmalara küs, susmalara barışık bir hayatın avucunda
İçime gömüldü kelimeler…
Ve o vakitlerin şulesinde başladı iç yürüyüşlerimin tutarsız ritmi.
Duygulardan sayfalara uzanan depremzede yollar yürüdü beni…
Ve tutundu yolculuğuma, seferi ruhunum kehribar elleri.
Umutlarımı, yalnızlığımın rahlesinde bırakıp
Döndüğüm vakitlerin gıyabında sustum, hüzün adına.
Ve her tebessümün ardına pusulanan
Hüznü üfledim satır başlarına.
Harflerle boyandı tuvâle elemim…
Mürekkebini uykusuz gecelerimin karasından aldı
Hüznün avucunda rakkas kalemim.
Çocukluğumun coğrafyasında büyüdü
Yaralı dizleri kabuk tutmayan hüznüm…
Şimdi hangi sevincin arkasına gizlensem,
Hep hüzünlü yanım ifşa olacak..!