Bir çok şey söylendi arkandan küçük anne... Yeter ki insanın başına bir şey gelmesin neler neler konuşurlar. Söylenenlerin hangisine inanacağımı bilmiyorum. Bir tek bildiğim var o da yaşadıklarını asla hak etmediğin...

Seninle çok olmadı tanıştığımız. Tanıdık kaybettik hesabı bizimkisi. Nasıl şaşırmışsın adını sorduğumda. Şaşkın bir ifade ile gülümsemiştin bana. Kim bilir belki de yadırgamıştın. Beklemiyordun değil mi ilk gününden seninle birilerinin tanışmak isteyeceğini. Ne de olsa kantinde çalışıyordun. Bizim için kim ne iş yaparsa yapsın herkes birdir. Ve sende bunu çok kısa bir an da anlamıştın. Mutlu olmuştun. O mutluluğu hissettim. Gözünde ki morluk hepimizin dikkatini çekti. Hiç birimiz sormaya cesaret edemedik sebebini. Kendi kafamızdan fikirler yürüttük. Cesaret eden soran da olmuştur. Kimi sırf meraktan kimi seni önemsediğinden kimide seni aşağılamak için sormuştur.biz sormadık merak ettik ama sormadık. İlerleyen zamanlarda sorardık belki de. Ama o zaman yeri değildi.

Hiç birimiz bilmedik senin ne halde olduğunu içinde ne fırtınalar koptuğunu. Bizlere baktığında neler düşünüyordun içinden neler geçiyordu? Kızıyor muydun yoksa imreniyor muydun? Bence imreniyordun. Çünkü sıkıntıların ve korkuların vardı. O kadar yoğunluğun ve de yorgunluğun içinde asla eve dönmek istemiyordun. Bizim şımarıklıklarımıza bakıp gülüyordun ve içinden keşke diyordun.

Sonunu hiç tahmin etmiyordun. Korkuyordun ama olmaz diyordun. Hem nerden aklına gelecekti kocan nasıl cesaret edecek yolunu kesecek babanın ve senin üzerine kurşun yağdırıp seni öldürecek babanı yaralı bırakacak sonra intihar edecek iki kızını da hem öksüz hem de yetim bırakacak....


Neyse biz yazarlar acıyı severiz. En iyi acıyı anlatırız. En iyi yazıları acı çektiğimizde yazarız. Bu yazının en iyi bir yazı olmasını istemiyorum hatta beklemiyorum. Senin yaşadığın bu olay ne ilk ne de son Hemen hemen her gün bu tarz haberleri izliyor ve okuyoruz. Ah vah ediyor arkasından unutuyoruz. Üzerinde bile durmuyoruz. belki seni tanımasam güler yüzünü çalışma azmini görmesem sohbet etmesem elinden sıcak bir kahve içmesem. Ben de tıpkı diğerlerine yaptığım gibi iki ah vah eder ardından unuturdum.

Bu sefer öyle olmadı. Senin evli olduğunu düşündüm ama yakıştırmadım. Kesin babası dövmüştür dedim. 23 yaşında evli ve iki çocuk annesi olduğunu bilmek tıpkı ölüm haberini aldığım anada ki gibi şok etti beni. Üzüldüm küçük anne hem de çok üzüldüm. Ama en çok insanların duyarsızlığına üzüldüm. Kurumumuzun arkadaşlarımızın duyarsızlığına üzüldüm. İki gün boyunca facede duvarıma yazdım senin ölüm haberini. İsim belirtmedim belirtmeye gerek görmedim. Gazete de yayınlanan haberini paylaştım. Kimse Asuman bu kim bu ne demedi. Bir Allah'ın kulu ne oluyor diye sormadı. Her gün her şeye yorum yapanlar beğenenler öylece kaldılar. Beni yadırgamışta olabilirler. İki günde tanıdığı kız için üzülüyor diye. Nende olmasın ki; şehitlerimize üzülüyorum tepki gösteriyorum diye sen şehit yakını mısın da bu kadar üzülüp tepki gösteriyorsun diyen insancıklarla da karşılaştım.


Yani birine üzülmem için ya da birinin yasını tutmam için bir şeylere tepki göstermem öfkemi kusmam için illaki çok yakınım olması gerekiyor. Yani senin insan olmanın hiçbir önemi yok. Evet uzağımda ki insanlara sadece ah vah edebilirim. Ya da kızar yazı yazabilirim. İnsan olmanın gerekliliğinden bahsedebilirim. Ama iki günde olsa tanıdığım tanıştığım bir insan için bunları yapamam.

Herkese üzülün yas tutun demiyorum. Bu kadar da kayıtsız kalmayın diyorum. Kurumumuzdan bir öğretmen ya da bir öğrenci aynı durum da olsa inanıyorum ki bu kayıtsızlık yaşanmayacaktı. Fakat iki gün çalışmış bir elemanın durumu nende ilgilendirsin. Eminim ki çoğu kişi yokluğunu bile fark etmedi. Gerçi varlığını fark eden oldu mu ki yokluğunu fark etsinler.

Biz böyle insanlarız küçük anne. Kendi sorunlarımızla boğuşur dururuz. Küçük dertlerimizi dert edinir çevremizde ki olan bitene kulak tıkarız. Kısaca üç maymunu oynarız. Ya da hiçbir şeyi kafamıza takmaz. Şımarık şımarık günümü tamamamlarız yine üç maymunu oynayarak.

Birilerini anlamak içinse illaki aynı şeyleri yaşamamız gerekir. Aynı şekil de acı çekmemiz....

Hadi kayıtsız kalmadık ne yapa bilirdik diyenler. Facede kumrumuzun sayfasında bu konuya değine bilirlerdi. Biz kayıtsız kaldık sen kalmadın başın göğemi erdi diyenler. Ermedi ama kendimle yüzleştimkendimi Ebru'nun yerine koydum insan olduğumu haliyle de yaşadığımı fark ettim. Olaylara kayıtsız kalmadığımı gördüm.

Bu gibi olayların önüne geçemem. Ebru'nun yaşadıkları ne ilk ne de sondu. Hala buna benzer olaylar yaşanmakta. Hatta daha kötüleri. Evet üzülebilirim iki ah vah da edebilirim. Fakat nereye kadar susarım. Oturur bir yazı yazarım. Yazımla gideni geri getiremem. Olayların seyrini de değiştirmem. Sadece tepkimi ve de öfkemi gösteririm. Ardından birkaç kişi de okur bana hak veren de olur kızanda. Sonuçta okunur. Bu bana bir şey kazandırmaz. Ama belki bazılarına insan olmayı hatırlatır.

Belki birkaç kişiye insan olduklarını gösterebilirim. Tek sıkıntının tek derdin onlarda olmadığını gösterebilirim. Ya da şımarık bir yaşamın kimseye faydasının olmadığını da. Fakat en çok küçük anne Ebru'yu anlatırım. Akıllarının bir köşesine onu bıkırım. Yaşadığı zorlukları sıkıntıları yaşama tutunma azmini. Ders ve de örnek almak için....

İnsanca yaşayamadın küçük anne ölümünde kötü oldu ama bana insan olduğumu hatırlattın.

Mekanın cennet olsun küçük anne. Allah kızlarını güzel bir kader versin inşallah.