Birkaç gündür, Lefke’deyim… Buradan bakınca, insanın içinden yazmak bile gelmiyor, hele bu mevsimde… Güneş ortalığı yakarken, sen çekil bir ağaç altına… Gündüz denizden, gece dağdan, pırıl pırıl esiyor… Ohhhh… Son günlerin politil gündemine dalmak hiç geçmiyor içimden… Amma velâkin!Ekonominin Yasaları, insan iradesinden bağımsızdırlar ama dünyada sol hareketler, çalışan sınıflar lehine, stratejik müdahalelerde bulunmayı da bir görev olarak algılıyorlar. Nasıl ABD’de inşaat sektörü batınca, devlet müdahale edip finans sektörünü kurtarıyorsa, dünya solu da çalışanlarımın lehine müdahale etmek gerektiğini savunuyor... Onun tercihi finans sektörü; bunlarınki ise çalışan sınıflar!Bu memlekette Pazar Ekonomisi olur mu?Bir adım daha ileriye gidip, soracağım: Bu ülkenin kuzeyinde, batıdaki anlamında burjuvazi diyebileceğimiz bir sınıf var mıdır? Kimse kusuruma bakmasın! Türkten Türke kampanyası ile doğmuş; elli yıldır koruma duvarları arkasında yaşayan, bir türlü sermaye birikimini tamamlayıp burjuvalaşmamış, ekonomik anlamda küçük dükkân sahipliğini, burjuvazi sanmak, bir gaflet değil midir? Acenteliği mesleğinin doruğu sanan burjuva mı olur? Kullandığı iş gücü kaçak olan bir burjuvazi mi olur? Vergi vermeyi zul addeden bir burjuvazi olur mu?İş sahibi olmak başka, burjuva olmaksa bambaşka şeylerdir. Sürekli devlet koruması talep eden bir “burjuvazi” ile, neyin “Pazar ekonomisi” allahınızı severseniz? Hangi Pazar? Ne Liberalizm’i? Devlet koruması talep eden bir işsahipleri topluluğunun, ve sözcülerinin ağızlarına Liberalizm lâfını alması, ayıptan da ötedir… Serbest Pazar yok ki ekonomisi olsun.İnsan iradesinin ekonomiye hiç karışmadığı ve ekonominin doğal yasalarının kendi haline bırakıldığı bir ekonomik sistem, bu ülkede uygulanabilir mi? Hadi biz karışmayalım, bırakalım kendi haline… Elçilik ne olacak? Kendi merkez bankası olmayan, para birimi kendi yönetiminde olmayan, serbest ticaret yapamayan, serbest ulaşımın olmadığı bir ülkede, Liberal Pazar Ekonomisi? Buna fiziksel şartlar izin vermiyor bir yandan! Obür yandan sermaye sınıfımızın böyle bir talebi yok! Yardım ister, her gün… Sararsınız bizi?Adam Smith’den başlayarak, takipçilerinin de bütün o tahlilleri, serbest bir pazarın zaten kendiliğinden oluştuğu ekonomileri tarif eder. Uygulanmasını temsilcilerine, çıkarlarını da “burjuvazi”ye verir. Bu memlekette gerçekten de “Pazar”ı kendi haline bıraksanız, gerçek bir serbest pazarda, güney ve kuzey rekabetinde iş dünyamız ayakta kalamaz! Korumaya alsanız “serbest” falan diye bir şey kalmaz, almasanız iflas eder… Kitaplarda yazılı teorileri uygulamak adına, ülkeyi çökertmek, herhalde ekonomiyi yönetmek değildir. Peki bu koşullarda,“Sermaye” korunmalı, emek salmalık, bir düzen mi savunulacak? Sermaye yardım istediğinde devletçi, emek yardım istediğinde “liberal” mi olacağız?Bu söylemden murat edilen, hantal KİT’ler, sürekli bütçe açığına neden olan devlet işletmeleri, gerekli gereksiz, ulufe gibi dağıtılan subvansiyonlar, verimlilikten nasibini almamış kamu sektörü çalışanlarını verimli hale getirmek ve benzeri şeylerse, çare ülkenin kendi koşulları içinde aranmalıdır. Bir ekonomi kitabının, satırları arasında değil. Daha doğrusu, ekonominin kurallarını kendi ülkenize nasıl tatbik edeceğinizi bilmelisiniz. Moda lâflar edeceğinize…Kapitalizm koşullarında, ekonominin yasalarına insan iradesi ile müdahale etmek, evet doğru değildir ama değil sadece böyle bir memlekette, dünyada da sosyal duyarlılıkları terk ederek, ekonomiyi, güçlünün zayıfı ekarte edeceği biçimde düzenlemek, ya da öyle algılamak, büyük mutsuzluklar getirecek bir yanlıştır.Sol olabilmek için, yer çekimi yasasını bilip, ona rağmen aya da gidebilmeniz gerekir! Newton’u getirip, burada Yer Çekimi Yasası’nı anlattırıp ona sığınmanız, herkes aya giderken sizin yürüyor olmanızı ne temize çıkarır, ne de haklı kılar... Yer Çekimi Yasası vardır ama onu doğru kullanarak, ona rağmen uçmak mümkündür…