ESİRLİĞE DÜŞÜŞ
Hayatımı karartan o talihsiz olay gerçekleştiğinde 1688 senesinin Haziran başlarıydı.
Sıcak bir gündü. Temeşvar muhafızı Koca Cafer Paşa beni yanına çağırtmıştı.
Paşanın huzuruna çıktığımda odada oturanlar arasında uzak yoldan geldikleri anlaşılan yabancılar dikkatimi çekti. İstanbul’dan yeni gelen ulaklarmış bunlar. Yanlarında Arad Kalesi’nde görevli yeniçeri topçu ve cebecilerin maaşları varmış. Adamları bana tanıtan paşa oturmam için yer gösterdi ve hemen “Bu paranın acil olarak Arad Kalesi’ne ulaştırılması gerekiyor” diye konuşmaya başladı.
Niçin çağrıldığımı bilmiyordum; fakat paşanın sözlerinden ulaklar ve yanlarındaki parayla ilgili bir göreve gönderileceğimizi tahmin etmekte gecikmemiştim. “Çevremiz düşmanlarla çevrili” diyen paşa “böylesine kıymetli bir postayı ulakların Temeşvar’dan ileriye götürmeleri mümkün değil Bu işkale görevlisi süvarilere yani sizlere düşüyor” diyerek sözlerini tamamladıOldukça önemli ve tehlikeli bir görevdi bu Ben henüz çok gençtim ama o tarihe kadar pek çok çarpışmalarda bulunmuş savaş tecrübesi kazanmış iyiden iyiye takdir edilen bir asker olmuştum Paşa hazretleri de zaten buna vurgu yapmış;
“Böylesine önemli bir görevi bu nedenle sana ve bölüğüne vermeyi uygun bulduk” demişti. “Hazineyi Lipova adlı yere bir gece içinde ulaştırmak gerekiyordu”.
Emri alır almaz hemen hazırlıklarımı tamamladım Düşmana yakalanmamak için gece karanlığını değerlendirmemiz gerekiyordu. Akşama bir saat kala Baba Hüseyin sahrasına çıktım ve askerimle paşayı beklemeye başladım Cafer Paşa gelerek bizzat kendisi bizi denetledi Hazineyi elleriyle teslim etti ve dualarla uğurladıLipova Kalesi Temeşvar’a on saatlik bir yerdir
Gece boyunca hiç durmadan yol aldık. Ancak iki üç yerde hayvanlarımızı dinlendirip yemledik Onun dışında attan inmedik. Ve nihayet tam hesapladığımız gibi sabah vakti Lipova Kalesi’ne ulaşmayı başardık. Kalenin Temeşvar Kapısı’nda yetkililere hazineyi teslim ettik Görevimizi başarmanın rahatlığı içinde geri dönecektik ama öylesine yorgun ve uykusuzduk ki Lipova’daki ağalar ve tımar sahipleri bir iki gün kalıp dinlenmemizi önerdiklerinde hayır diyemedik. Aslında yorgunluğumuzun dışında Lipova’da misafir olarak kalmamızın başka bir nedeni daha vardı:
Lipova’nın kirazları…
Üstelik öyle kolay kolay geri çeviremeyeceğimiz bir nedendi bu Lipova bağ ve bahçeleriyle çevresinde meşhurdur Özellikle kiraz zamanı bir başka güzel olur Çok güzel kirazlar yetişirdi O kadar boldur ki okkası bir akçeye bile kimse dönüp bakmaz Pazarlarda yığın yığın durur.
Aramızda “Bir gün kalalım hem dinlenelim hem de biraz kiraz yiyelim” diye kararlaştırdık.
Fakat bu kararımızın ne kadar yanlış olduğunu anlamak için bir gün bile geçmeyecekti Hâlâ ne zaman kiraz görsem aklıma hep o uğursuz gün gelir.