Bazen düşünmeden edemiyorum: Hayatı akışına mı bırakmalı yoksa Hürrem gibi her an müdahale mi etmeli?
-Hayat akışkandır yeğen! Ne vakit tutmaya çalışsan avuçlarından akar gider. Unutma yeğen sen aderesi tarif etmesen de su akar yatağını bulur!
Küçük bir çocuğun bakışındaki saflığa kanıyorum usta bazen... Sanki bir melek saflığıyla gözlerini dikiyor bana... Gel hadi beni bir öp deyip yanağımı uzatıyorum. Sanki o sevimli çocuk beni öperse ben de saflaşacağım. Tuğla tuğla ördüğüm bu duvarlar yıkılacak o sıcaklıkla... Halbuki çocuk aklı oyun peşinde işte. Mırın kırın ediyor minik elleriyle oyuncaklarını gösteriyor bana... Ben neden birden bu çocuğa küsüyorum usta?
-Beklentiler yeğen... Neyi kimden istediğine dikkat etmelisin. Unutma br zamanlar sen de bir çocuktun. Ninnisiz de uyutulur çocuklar beklenti olmadan da yaşayabilir insanlar. Neyi kimden ve neden öğretildiğine dikkat et yeğen!
Bazen de çok istediğim birşey olsa diye günlerce bekledikten sonra ve o olduktan sonra hiç mi hiç sevinemiyorum usta. Sanki olmasaydı da ben beklemeye devam etsem daha güzel olacakmış gibi geliyor.
-Bazı insanlar böyle sever yeğen. Hatta birisini sevmekten ziyade o duyguyu... İster ki hayatının tuzu da biberi de böyle hep bol olsun. Hem bir aşçı tüm yemeği kendisi yesin diye mi o kadar emek verir sanıyorsun? Bu işin lezzeti nerede yeğen?
Yine de başkası söyledikten sonra beni aramasaydı daha çok sevinirdim!
-Hele şükür içini kemiren sadede geldin. Baktın olmuyorsa ne yapacaksın biliyor musun? O tarafa bakmayacaksın ki böylesi daha güzel yeğen!