Portakal kabuğu: Kış gelmeden aklınızda bulunsun istedim. C vitamini için severek yediğiniz portakalın kabuğunu çöpe atmanızın, para verip aldığınız elbiseyi atarak astarıyla mutlu olmaktan hiçbir farkı yok aslında. İyice yıkadıktan sonra kabuğuyla dilimleyip yiyemiyorsanız, kabuğunu rendeleyerek keklere, salatalara, pilavlara, çaylara katarak kullanın. Çünkü portakal kabuğu:
1. LDL olarak adlandırdığımız kötü kolesterolü düşürüyor.
2. Kanser hücrelerini öldürüyor.
3. Reflü şikâyetini ve hazımsızlığı azaltıyor.
4. Bağırsakları çalıştırıyor.
Karpuz kabuğu: Karpuz yerken en azından 3 cm x 3 cm boyutlarındaki kabuğunu da salatalık gibi yemeyi öneriyor uzmanlar. Çünkü içerdiği “sitrülin” isimli madde, kan dolaşımını rahatlatıyor, yüksek antioksidan içeriğiyle yaşlanmayı yavaşlatıyor ve kansere karşı koruyor. Kabuğu çiğnemekte zorluk çekenlere de öneriler var: Havuçla birlikte rendeleyip salata olarak, turşu kurarak, reçel yaparak tüketmek.
Soğan kabuğu: Soğanın en dışındaki koyu renkli, kâğıdımsı kabuk “quercetin” (flavanoid) açısından çok zengin. Bu madde ise doğanın en iyi yüksek tansiyon, romatizma ve damar sertliği ilacı. Kaynatıp süzdükten sonra bu suyun yemeklerde kullanılması öneriliyor.
Patates kabuğu: Her patates yemeğinin asla soyulmadan yapılması öneriliyor. Çünkü özellikle kabukta yoğunlaşan potasyum, sinir sisteminizi, demiral yuvarlarınızı, niasin hücre yenilenmenizi destekliyor. Kabuktaki bu faydalı maddeler, patatesin kendisinde 1/10 oranında bulunuyor. Kısacası patatesi atıp kabuğunu yeseniz yeri var.
Muz kabuğu: Taze soyulmuş(bekletilmemiş) bir muz kabuğunun faydaları için yazılmış bir kitap bile var. Özellikle B6 ve B12 vitaminleri açısından zengin muz kabuğunun doğranarak et yemeklerine katılması, kolesterolün elimine edilmesine yardımcı oluyor. Çorbalara doğranarak pişirildiğinde vücutta serotonin (mutluluk hormonu) miktarını artırdığı iddia ediliyor. Bunun dışında direkt cilde uygulandığında sivilceye, siğile, sedefe, böcek sokmasına, kırışıklıklara da etkili olduğu bilimsel olarak ispatlanmış.
Ananas kabuğu: Ananasın kendisinden çok kabuğunda bulunan “bromelain” isimli madde çok etkili bir öksürük ilacı olarak biliniyor. Kabuğu yemenin zorluğundan dolayı uzmanlar kolay bir yöntem öneriyorlar: Soyduğunuz kabukları bir sürahide toplayın, üzerini kaplayacak şekilde kaynar su döküp 1 saat bekleyin. Bal ekledikten sonra ya kabukları filtre ederek sadece suyunu ya da blenderdan geçirerek tümünü için.
Domates kabuğu: Piştiğinde yemeğin içinde kıvrılan o sevmediğiniz domates kabuğu, kendisine sımsıkı bir şekilde bağlanmış yüksek orandaki likopen ile size kanser ve katarakttan koruyor. Bu yüzden en azından salatalarda domatesleri soymamanız öneriliyor.
Elma kabuğu: Madem soymayı tercih ediyorsunuz, o zaman kabuğunu kalınca soyarak komposto yapıp tüketin diyor uzmanlar. Çünkü bir elmanın kabuğunda bulunan “quercetin vetriterponoid” miktarı, bir ilaç kadar etkin. Saman nezlesi, sinüzit veya astımınız varsa elmayı soymadan tüketmek özellikle öneriliyor.
İncir kabuğu: İnciri soyma huyunuz varsa vazgeçmenizi öneriyorum. İncirin sağlık etkisi saymakla bitmiyor. Fakat işin ilginç yanı, bütün bu faydaların yüzde 47’si dışını kaplayan kabukta yatıyor. Bu faydalar özetle şöyle: Kanda ensülin miktarını, kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürüyor. Yüksek oranda omega 3 ve 6 içerdiği için kanseri engelliyor. Sütle birlikte tüketildiğinde kansızlığı gideriyor, kemik yoğunluğunu artırıyor.
Havuç kabuğu: Diğer sebzelerdeki gibi havucun kabuğunda farklı miktarda bir vitamin yükü yok. Kabuğuda içi de aynı. Faydalarını saymaya ise hiç gerek yok. Gözlerinizi kapatın, bir hastalık düşünün... Ona da faydası var! Soymakla yaptığınız tek şey, faydalı kökten faydalı bir parçayı kesip atmak. İyi bir fırçayla kazıyarak yıkamak en akıllıca çözüm.
Doğanın bize verdiği her sebze ve meyvenin kabuğu, tohumu ve yaprağı tek tek incelendiğinde akılları durduracak uzunlukta bir “sağlığa faydaları” listesi oluşturuyor. Fakat bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken konu, sebze ve meyvenin (sirkeli sularla) defalarca yıkanması.
Üretim sırasında ürünlerin üzerine sıkılan pestisitler (böcek öldürücüler) ve diğer kimyasallar, kullanılan hormonlar, toplandıktan sonra çabuk bozulmaması için geçirildikleri muameleler bazen mecburen bizi üzümü bile soyma eğilimine götürüyor. Fakat yine de elimize aldığımız her yiyeceğin ne kadar ve neye faydalı olduğunu bilmekte fayda var. Siz de bir başkasını “Soyma” diye uyarırsınız belki. Kanıksanan yanlışı düzeltmenin tek yolu bu.