Bir sabah kasvetli bir suratla kalktım yatağımdan. Derime neşter atılmış iki kesik gibi açtım gözlerimi. Dilim tatsız acı. Burnumda yokluk kokusu midemde acı kelimelerin hazımsızlığı. Ellerim kuru hiç tutuşmamış fakat sıcacık iki somun ekmek gibi. Biliyorum ne tarafa baksamhüzün bugün. Ellerimden şekerim arka cebimden cüzdanım çalınmış gibi. Çok fazlaca insan istemiyorum hayatımda. Her şeyiyle benim olsun yaşam. Minneti bir tek olan bir yaşam. Sade ancak yoğun bir dinginlik. Doğayı seyrederken bile ölebilir insan. Uzaklaşmak lazım maddeden çok uzak bir hayata. Teni tenine değmeden bile yarsiz yaşayabilir insan. Duygudur aşk sevmek ve dostluk. En sevdiklerin bile teker teker ölüyorsa kendiyle mutlu olmalı bir tek insan. Lütfuna erişebilmeli kainatın dilinden konuşmanın.
Ne olacak sanki yaşayamayacak mıyım teknolojisiz arkadaşsız kelamsız. Çok mu önemli gazetemi okuyamamak bir sabah yahut sinemaya gitmek. Delilercesine eğlenmek? Duygudan yoksun şlarla anlaşmak sırf mecburiyetten. Heybemde biriktiremediklerimi toplamak için kaçıyorum. Uzaklaşıp silüetime bakmak için. Aslından bir varsayım olan bedenimin günden güne yok olması insanların içinde. Daha yolum varken henüz çok kirlenmemişken kaçırıyorum kendimi herkesten.
Bu kez hiçbir şey almadım yanıma bir yolculukta. “Bir sabah bakkala sigara almak için gitti” diyecekler hakkımda…