Yöre: Elazığ
Harput'ta, Alacalı Mescit'in sol tarafından bir iki metre aşağı indikten sonra, kayalar üzerinde küçük bir kapı görülür. Bu, Arap Baba Türbesi'nin kapısıdır.Türbe, dikdörtgen şeklindedir. Zeminin tam ortasında, yeşil kumaşla örtülü tahtadan bir sanduka içerisinde, Arap Baba'nın cesedi bulunur. Cesedin başı yoktur. Sonradan buraya kesik bir baş konmuşsa da, kesik başın cesetle hiç bir ilgisinin olmadığı görülür. Bütün uzuvlarıyla olduğu gibi varlığını sürdüren cesedin göğüs ve karnı, nispeten çökmüş; özellikle el ve ayakları tırnaklarına varıncaya kadar şaşılacak bir biçimde sağlamdır. Cesedin uzun zaman önce mumyalanmış olduğu ifâde edilmişse de, bu konuda yapılan çalışmalarda sağlıklı bir sonuca varılamamıştır.
Arap Baba hakkında pek çok efsâne anlatılır. Bunlardan en fazla söyleneni, şöyledir.
Harput ve yöresinde, 1 yıl boyunca yağmur yağmaz. Kuraklık ve ardından da kıtlık, kapıya dayanır. Halk, perişândır. Alacalı Mescit'in yakınındaki bir evde, "Selvi" adlı yaşlı bir kadın, rüyâsında Arap Baba'nın başının kesilip de bir dereye atılırsa yağmur yağacağını görür. Yaşlı kadın, önceleri buna pek bir anlam vermez. Ancak aynı rüyâyı üç gece üst üste görünce, karar verir ve bir gece, Arap Baba'nın cesedinin başını gövdesinden ayırır. Kesik başı dereye atar. Gerçekten de yağmur yağmaya başlar. Ama ne yağmur... Yağmur değil; âdetâ tufân. Dereler coşar, her yanı sel basar ve yağmur, bir türlü dinmek bilmez. Yağmuru dört gözle bekleyen insanlar, bu sefer de bu felâket karşısında muzdarip olurlar. Selvi Kadın, rüyâsında Arap Baba'nın kesilen başı yerine konulursa yağmurun dineceğini görür. Arar, bir kesik baş bulur, yerine koyar yağmur durur.
Harputlular, bu olay üzerine Selvi Kadın'ın korkunç bir hastalığa yakalanarak günlerce ısdırap çektiğini, sonra da öldüğünü söylerler.
aLinti..