Ücreti (ücretleri) dondurmak: Ücretlerin yükselmesini önleyici ön lem almak
Üç aşağı beş yukarı: Belli bir sayıdan biraz eksik ya da biraz fazla, az bir farkla, yaklaşık olarak; beş aşağı beş yukarı.
Üç buçuk atmak: İstenmeyen bir durum oluşacak’ diye korku içinde kalmak, tedirgin olmak.
Üçe beşe bakmamak: Alışveriş sırasında alıcı ya da saba malın bi raz ucuza ya da pahalıya satılıp alınmasına önem vermemek, çok pazarlık etmemek
Üç günlük ömür: Ömrün kısalığını anlatır.
Üç gün yatak, dördüncü gün toprak: Aa çekmeden, uzun süre has ta yatmadan ölme dileği.
Üçkâğıda gelmek: Dolandırılmak, aldatılmak.
Üçkağıt açmak : Dolandırmak, aldatmak
Ümide düşmek (kapılmak): Bir şeyin gerçekleşeceğine inanmak, umut etmek, umutlanmak; umuda kapılmak.
Ümidini kesmek (ümidi sönmek) : Umudu kalmamak, artık ummaz duruma gelmek; umudunu kesmek.
Ümit (umut) bağlamak (bir şeye) (birine): -1. Onun olacağını um mak -2. İstediği şeyin onun tarafından yapılacağını ummak
Ümit dünyası: Gerçekleşmesi güç olan şeyleri ummanın hoş görül mesi gerektiğini anlatır; umut dünyası.
Ümit ışığı: bk. Umut ışığı.
Ümit kapısı: Umutla bağlanılan durum ya da yer; umut kapısı.
Ümit kesmek (bir şeyden) : bk. Umut kesmek.
Ümit vermek : bk. Umut vermek.
Ümüğüne sarılmak : bk. Emiğine sarılmak.
Ürküntü vermek (birşey birine) : 0 şey onun ürkmesine yol açmak, onu ürkütmek.
Üst baş : Giyimle ilgili eşyalar, giyim kuşam.
Üste çıkmak : -1. Suçlu olduğu halde kendini suçsuz göstermek -2. Kendisinin suçlu olduğunu söyleyenleri suçlamayı başarmak (Kars. Zeytinyağı gibi üste çıkmak.)
Üstesinden gelmek : Üzerine aldığı işi başarıyla tamamlamak; uhde sinden gelmek.
üst perdeden (konuşmak) : Çok yüksek sesi ya da çevresi ndekileri âdeta küçükgorarak (konuşmak).
Uslu başı dökülmek : Giysileri çok eshi va bicimsiz, yırtık pırtık olmak
Üstü kapalı {örtülü) konuşmak: Anlatmak istediğini açık seçik söyle meden, dtnle/erlerin anlayışına bırakmak.
Üstüme iyilik sağlık (üstünüze şifalar): -1. “Allah korusun” anlamın da. -2. Çok şaşkınlık verici durumlar karşısında kullanılır. -3. Kötü bir durumdan söz edilirken konuşanın dinleyene söylediği esenleme sö zü.
Üstün bulmak (görmek) (birini, bir şeyi): Onu başkalarından ya da başka şeylerden değer!! bulmak (görmek).
Üstünde (üzerinde).durmak: Bir işe ya da kimseye önem vermek, onunla yakından ve sürekli ilgilenmek.
Üstünde (üzerinde) kalmak: Bir mal artırma sonucu ya da kimse sa hip çıkmadığı için kendisinde kalmak.
Üstünden (üzerinden) dökülmek :Giysileri üzerine uymamak, bol ve btçimsiz olmak.
Üstünden (üzerinden) (şu kadar) zaman geçmek : Aradan uzunca bir süre geçmek, artık unutuluyor olmak.
Üstüne (üzerine) ağırlık gelmek: Durulmak, ağır başlı olmak.’
Üstüne (üzerine) almak (bir şeyi) : -1. Bir işi yapmayı kabul etmek. -2. Onu ödev edinmek. -3. Olumsuz bir sözün ya da kaba bir davra nışın kendisi İçin söylenmiş ya da yapılmış olduğunu sanarak bun dan tedirginlik duymak.
Üstüne (üzerine) atmak (suçu birinin): Bir suçu, suçsuz olan bir kişi nin işlediğini söylemek, suçu birine yüklemek.
Üstüne (üzerine) basmak: -1. Yerinde bir düşünce ileri sürmek, tah minde bulunmak. -2. İyice belirtmek.
üstüne (üzerine) bir bardak (soğuk) su içmek : Başkasında bulu nan malını, parasını almaktan artık umudunu kesmek, unutmak.
üstüne (üzerine) çekmek: -1. Kapıyı kapatmak. -2, Dikkat, şüphe
vb’nin kendisine yönelmesine yol açmak
Üstüne (üzerine) düşmek : -1. Bir çocuğu ya da kimseyi sevme ve ko rumada aşırı davranmak -2. Bir şeyi elde etmek için çok çaba haıca-mak.
Üstüne (üzerine) geçirmek (bir şeyi) (birini): -1. Bir malın tapusunu kendi adına yazdırmak. -2. Evlat edindiği çocuğu nüfusuna yazdır mak
Üstüne (üzerine) gelmek: Bir şeyin ya da sözün yapılması ya da ko-*” nuşulması sırasında çıkagelmek.
Üstüne (üzerine) gitmek : -1. Karışmak, uğraşmak. -2. Dövmek ama cıyla üzerine yürümek.
Üstüne (üzerine) gül koklamamak : O kişiyi (eşini, sevgilisini) çok faz la sevmek, bir başkasını o denli sevmemek.
Üstüne (üzerine) kalmak : Bir işi yüklenmek durumunda kalmak.
Üstüne (üzerine) koymak: Eklemek, katmak.
Üstüne (üzerine) olmamak : -1. Daha üstünü bulunmamak. -2. Hiç il gilenmemek.
Üstüne (üzerine) oturmak (yatmak) : Aldığı borcu geri vermemek, başkasının malını kendi malı gibi saymak.
Üstüne (üzerine) ölü toprağı serpilmiş gibi: Cansız, tembel, uyuşuk, miskin kimsenin bu durumunu belirtmek için söylenir.
Üstüne (üzerine) titremek : Çok sevdiği şeyi ya da kimseyi Özenle ko rumak, bir kötülük gelmemesi için çok uğraşmak.
Üstüne (üzerine) toz kondurmamak : özellikle sevilen kişinin ya da şeyin bir eksiği ya da kusuru olduğunu kabul etmemek
Üstüne (üzerine) tuz biber ekmek : Bir felaketin acısını arttıran davra nışta bulunmak ya da başka bir kötü olay olmak.
Üstüne (üzerine) tüy dikmek : Kötü bir durumun üzerine daha kötüsü gelmek.
Üstüne üstüne (üzerine üzerine) gitmek: -1. Güçlüklerden yıl m ayıp onlarla uğraşmak -2. Didinmek -3. Durmadan bir şeyin ya da kimse nin üstüne yürümek.
Üstüne (üzerine) varmak: -1. Birinin bir şey yapmasını ısrarla iste mek. -2. Ona saldırmak. -3. {Kadın için) Evli bir kadının kocasıyla ev lenmek.
Üstüne (üzerine) vazife olmamak :O iş kendisini uzaktan yakından il gilendirmemek; o iş onun görevi olmamakvv.
Üstüne (üzerine) yatmak : Aldığı borcu ya da malı, eşyayı geri verme mek.
Üstüne (üzerine) yıkmak (bir şeyi): -1. Bir suçu başkasına yükle mek, -2. Bir işin sorumluluğunu, ağırlığını başkalarına yüklemek.
Üstüne (üzerine) yok ; “Bu kimse ya da şey en i/i niteliklerle bezen miş, bundan daha iyisi yok, olamaz da.” anlamında.
Üstüne (üzerine) yürümek: Korkutmak, yıldırmak amacıyla saldıra cakmış, dövecekmig gibi davranmak
Üstün gelmek (birinden, bir şey der) : Birinden ya da bil şeyden da na başarılı d m ak, daha ileri gitmiş olmak; galip gelmek.
Üstünlük duygusu {kompleksi}: Kendini herkesten üstün ve iyi gör me duygusu.
Üstünüze (üzerinize) afiyet (sağlık): Hastalıktan söz ederken, karşı-sındakilerin buna tutulmaması dileğiyle söylenen esenleme sözü.
Üst üste : -1. Tekrar tekrar, birbiri arkasından: -2. Birbirinin üstüne.
Üzerinde durmak : bk Üstünde durmak.
Üzerinde kalmak : bk. Üstünde kalmak.
Üzerinden atmak : bk Üstünden atmak.
Üzerinden dökülmek : bk. Üstünden dökülmek.
Üzerinden (şu kadar) zaman geçmek : bk. Üstünden (şu kadar) za man geçmek.
Üzerine ağırlık gelmek : bk. Üstüne ağırlık gelmek.
üzerine almak : bk Üstüne almak.
Üzerine atmak : bk. Üstüne atmak.
Üzerine basmak : bk. Üstüne basmak.
Üzerine bir bardak su içmek : bk Üstüne bir bardak su içmek.
Üzerine çekmek : bk, Üstüne çekmek.
Üzerine düşmek : bk. Üstüne düşmek.
Üzerine geçirmek : bk Üstüne geçirmek.
Üzerine gelmek : bk Üstüne gelmek.
Üzerine gitmek : bk. Üstüne gitmek.
Üzerine gül koklamamak : bk Üstüne gül koklamamak.
Üzerine kalmak : bk. Üstüne kalmak.
Üzerine koymak : bk. Üstüne koymak.
Üzerine olmamak: bk Üstüne olmamak.
Üzerine oturmak: bk. Üstüne oturmak.
Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi: bk Üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi.
Üzerine titremek: bk Üstüne titremek.
Üzerine toz kondurmamak: bk. Üstüne toz kondurmamak.
Üzerine tuz biber ekmek : bk. Üstüne tuz biber ekmek.
Üzerine tüy dikmek: bk Üstüne tüy dikmek. Üzerine varmak : bk. Üstüne varmak. Üzerine vazife olmamak : bk Üstüne vazife olmamak. Üzerine yatmak: bk Üstüne yatmak. Üzerine yıkmak: bk Üstüne yıkmak.
Üzerine yok: bk Üstüne yok. Üzerine yürümek: bk Üstüne yürümek. Üzerinize afiyet: bk Üstünüze afiyet.
Üzümün çöpü var, armudun sapı var demek : Her şeyde bir eksiklik bulmak, bir şeyi güç beğenir olmak.