Şu hayatta hepimizin eksiği, kusuru diz boyu. “Yanılmam” zanneden, en çok yanılır. “Ben bilirim” diyen, aslında en cahilimizdir. Üstünlük taslayan, en geriden gelendir. Beşer dediğin, adı üstünde zaten, şaşar daim. Ayağımız kayar, düşeriz. Vardım zanneder, tökezleriz. Oldum zanneder, bir arpa boyu bile yol kat edemeyiz. Piştim dersek hamlık imtihanından geçemeyiz. Çoktur noksanı, eksiği insanın. Hepimizin. İstisnasız herkesin.
Ama bir tek kural var ki, unutmayacaksın. Küpe gibi kulağımızda asılı durur daim. En sisli sabahlarda, en puslu yollarda ışık verir, titrek ama sabit bir mum alevi gibi. Öyle bir kural ki, son derece basittir ama bir o kadar temel: ”Kalp kırmayacaksın!” Kırdığımız her kalp, ettiğimiz her fena laf, incittiğimiz her can, küstüğümüz her hasım, yüreğimizin üzerine bindirilmiş demirden bir ağırlıktır. Eğer dikkat etmezsek birikir ağırlıklar, nefes bile alamaz duruma geliriz o zaman.
Halbuki tüy gibi hafif, kuş gibi latif olabilmeli insanın yüreği, ağırlıksız ve pak…