Kendinizi denize atacağınız geminin, siz binemeden batmasıdır. O gemi batarken kolunuza girip seyredendir. Bıkmışlığın içinden belirendir. Görünce nefes kesen, adını anınca yüz gülümsetendir. Sürekli kendi kendine konuşmaktır. Bir çırpıda tüm varlığınızı ona adamaktır. Tüm psikopatlığınıza, kafanızda kurguladığınız senaryolara göğüs gerendir.Sadece güvenendir. Bilinmezliğe, gürül gürül akan nehre atlayan çırılçıplak duygulardır. Sonunda nereye varacağını bilmezsiniz, ama o nehrin içinde olmak sizi mutlu ediyordur.
Annesinden dayak yediği halde yine de ‘‘Anne’’ diye ağlayan bir çocuktur ‘Aşk’…
Şimdi etrafta ‘‘aşığım’’ diyen bir sürü insan görüyorum. Hadi lan sizde ordan, hanginiz çırılçıplakken sadece gözlerine baktınız? Sözde hepiniz aşıktınız!..
Ve unutmayın ki aşk, iki kişinin sokak kavgasına benzer, çünkü ayıran hep bir yabancıdır.
Başından büyük bir aşk geçmemiş her kadın için, bu bir eksikliktir; Başından büyük bir aşk geçmiş her erkek için ise, bu bir fazlalıktır. Erkeğin hayatında belki bir aşka yer vardır. Kadının ise aşkında belki bir hayata...
Erkekler deli gibi aşık olurlar, zamanla akıllanırlar. Kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar, zamanla delirirler.
Aşk, kadını ve erkeği farklı etkiler. Aşık olan kadının gözünde başka hiçbir şeyin değeri kalmaz. Aşık olan erkeğin gözünde ise herşey yeniden değerlenir. Çünkü aşık kadın "nasıl olsa bitecek" sezgisi ile hareket eder.. Aşık erkek ise "nasıl olsa sonsuza dek sürecek" yanılgısıyla... Aşık kadınlar bu yüzden hep endişeli ve huzursuzdurlar; Aşık erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön. Aşık olmak erkeğe yakışır. Kadına asla. Kadına yakışan sadece aşktır.
Aşksız bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder, Aşksız bir kadın ise efendisiz bir köle. Kadın ne ister? Ne mi ister? Hepsini ister. Ve aynı anda.
Peki erkekler ne ister? Hem sevgili karıları hem de haremleri olsun isterler. Peki neden korkarlar? Hem karısız hem de haremsiz kalmaktan korkarlar. Kadın erkeğinin kendisine kul köle olmasını ister; olunca da ondan nefret eder. Erkek ise kadının kendisine köle olmasını istemez; olunca da onu sever. Bir erkek kadından bıktığı için onu terk eder; Bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için. Arada çok önemli bir fark var. Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar. Bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır. Delilik, kadınların aklıdır.. Ve sadece bu özellikleri bile, onların erkeklerden daha üstün kabul edilmeleri için yeterli bir sebeptir.
Kadınlar, sezgileriyle her şeyi bilirler. Erkekler ise akıllarıyla hiçbir şeyi bilemezler...
Kadınlar her şeyi görürler. Göremediklerini duyarlar. Duyamadıklarını ise sezerler.
Dişilik yalnız algı kapılarını değil, bütün telepati, sezgi, altıncı his ve üçüncü göz kapılarını açan, Mescaline, Psilosibin kadar güçlü bir iksirdir.Kadınların sezgileri o kadar olağanüstüdür ki, onları erkeklerden çok daha üstün saymamak için hiçbir neden yok. Sezgi de neymiş mi dediniz? Aklın eli, kolu, gözü, kulağı ve burnudur. Aklın dürbünü, pusulası ve radarıdır. Şahini ve tazısıdır. Kapanı, tuzağı ve oltasıdır. Sezgi en kurnaz avcıdır. Sezgi olmasa ne bilim, ne felsefe, ne sanat olurdu. Akıl mı? Akıl sezginin uşağıdır. O kadar.. Sezgileri yerine bilgileri ile hareket eden bilgiç kadınlar kadar itici yaratıklar düşünemem. Akıllıları ve kültürlüleri ise itici değillerdir, ama sıkıcı olurlar çoğu zaman. Kadına en çok yarayan ne akıl, ne bilgi, ne de kültürdür. İnce ve şuh bir zekadır...
İşte kadında da erkekte de aşk böyle bir şeydir. Ayrıca ‘‘okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur…’’
Bu konuda daha milyonlarca cümle söyleyebilirim ama bazen susmaktır ‘‘aşk’’…