Yüreklere Dokunmak

Sevgili Dost. Bir bebeği okşamakla bir kalbi okşamak arasında ki fark nedir?

İnsanın gözbebeklerine sinmiş olan bir senfoniyi "Seni gördüğüme sevindim" çağrısıyla bir dansa kaldırırcasına ve yıldızların arasına sürüklercesine ellerinden tutup, kışın solgun köşelerde seslendirilmemiş metinler aramaya benzer bir kalbi okşamak. Bir kimlik aramaktır. Kimliğini arayan birinin yoluna güleç halılar döşemektir.

Berrak bir söz, ılık bir rüzgâr gibi kımıldatıyor ruhumu: "Madde, güzelliğin libasıdır." Gözlerimi kamaştıran bu sözle kalakalıyorum kâinatın mânâsı ortasında. Ne felsefî inançlar yetişiyor imdadıma, ne de absürdün yetimâne sloganları. "Eve dönmek" istemektedir bütün hecelerimiz.

Sıkılganlık, çekingenlik, korku, düşünce ve duygu kanaması sırasında/sonrasında kalbimizi okşayacak bir el arar dururuz. Kırılganlığımız dökülüp saçılır delik deşik olmuş yaralarımıza. O anda hatırımıza gelir mi bize benzeyen, sararmış ve kurumuş yaprakların da pek çok olduğunu?

Tenhaların gizli gücü uzaklara daha yeni gitmiş olan yüreğimizin başını döndürecek kadar süratlidir. 'Ev'içimizden ayrılıp gitmeyen bir yerdir. Tenhaların derinliklerine ne kadar inersek, karanlıklı hüzne kendimizi kaptırmadığımız sürece, 'ev'e doğru savrulur gider şarkılarımız. İnce bir sızıyla bize bakan kalpleri okşamanın sırrını bu anlarda anlarız.

Bir kalbi okşamak, bir medeniyet kurmaya benzer. Notasıyla, dizesiyle, mimarisiyle, resmiyle bir medeniyet. Şık, alımlı, şiir tadında bir yapılanmadır bu. Üşüyen kuşların ısınması, yorulan gözlerin dinlenmesi, ürperen badem ağaçlarının kendine gelmesidir. Vefakâr bir örtüye bürünmektir.

Kalpler okşandığı için insanlık değişmiştir. Kalplerin okşanması için yol gösterilmiş, bunun sonucunda yola gelinmiştir. Geceden yola çıkılmış, kumru, serçe, güvercin seslerinin güzelliği tadılmış, canlar canı bulunmuştur. Ruhtaki medeniyet, yeryüzü medeniyetlerinin doğumuna vesile olmuş, âlemin rengi değişmiştir.

Kalp okşamanın mücevheratlı oluşumunun ortaya çıkardığı zinciri izlediğimizde karşımızda eski peygamberlerin mirasını sahip çıkan İnsan belirir. Yeniden, yeni baştan bir onarımın, bir öze dönüşün çabasıdır bu. İrtica onun en büyük düşmanıdır. Hedefte daima ilerisi, sonsuz olan vardır. İnsanlığın ulaştırıldığı noktadan artık geri dönüş yoktur. Bunun için çile çekilmiş, alın teri dökülmüş, gözyaşı akıtılmıştır. Mutluluk, insanın aradığı bir kalp ortamıdır, bu yüzden insana bağışlanmıştır.

Bir kalbi okşama konusunda ustalaşanlar, erişilmez kayalıklara da ulaşır, atla çöller de aşar. Sararmış benizlere su yetiştirir, uzak seherlere mektup bırakır.

Sen kapları testileri hele bir kır; sular nasıl bir yol tutar gider.
(Mesnevi)

Hangi kalp vardır ki okşamadan, açsın pencerelerini? Hangi duvar dibi, hangi turaç bakışı, hangi şahika sesi, hangi keklik pınarı habersiz, haber beklemeksizin yaşayabilir? Bir sahildir insan kalbi. Denize bakar.

Kendisini okşayacak suyu, kendisi bulur. Yosunun, mavinin, çakılın, yunusun farkına varır.

Uçurumlar yaşantımız içerisinde karşımıza birdenbire çıksa da, bizi birden bire yutacak güce sahip değildir. Keskin sabır, alnımıza bir karar gecesi çizer, içimizle ışıtır alnımızı.

Acı, bir başına dolaşamaz iklimimizde. Umutsuzlar için hiçbir mekân yoktur. Kendisini habere açık tutanlara uzanabilir eller.
Kalbi doğruların kontrolüne, duygularını alamadıkça erdemi yakalayamazsın.

Kalbinin o sessiz çığlıklarına, siren seslerine, iç burkularına ve sevinçlerine kulak verirsen, doğruları yakalar, ve yaşarsın.