Yüzyıllar önce yüzyıl uyuyan bir prenses varmış ,bir büyücünün zulmünün esaretinde kimbilir belki olabilecek bir uyanışı beklemiş yüzyıl boyunca.

İşte o masal;

Her masalın ,her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti vardır.Ve o gelmeden girişilen her eylem bir serüven yalnızlığı olarak kalır.Öyle anılır.Ve yüzyıl sonra vadesi erişip bir prens çıkmış ortaya.Masalın ve yüzyılın kendisine verdiği bu görevi seve seve üstlenmiş; zaten uyuyan güzel hakkında yüzyıldır söylene gelenlerin etkisinde daha onu görmeden deliler gibi tutulmuş ona.Kendisine verilmiş misyona mı,uyuyan güzelemi aşık olduğunu ayıredemeyecek kadar toymuş o zamanlar.Böyleliklehayranlığın ,sevginin,sevdanın,aşkın,cinselliğin ve beraberliğin birkulak dolgunluğu olduğunu birkez daha görüyoruz "Bizim"sandığımız birçok duygunun,düşüncenin,değerin ve doğrunun içimize usul usulişlenmiş bir kulak dolgunluğu olduğunu...Ve prens dudaklarında yüzyıldır beklettiği öpücüğüyle birlikte sarayadoğruyollandı.Masalına kahraman olma zamanı gelmişti.

Prensesin odasına geldi.Prenses uykusunun içersinde batık bir gemigibi gizemliydi.Uykusuyla bütünlenmiş güzelliğine,efsanesiningüzelleştirdiği yüzüne uzun uzun baktı Prens.Çok uzaktan ,çokuzaklardan,tam yüzyıl sonrasından baktı.Sonra kararını verdi:Aradan yüzyıl geçse de uyandırmayacaktı onu.O gün gelse de.Uyandırdığında bu sevdanın,bu büyünün,bu tılsımın bozulacağınıbiliyordu çünkü; bir bakış,birkaç söz,bir dokunuş herşeyibozacaktı.Sevmek suskunluktu, sevmek kesin sessizlikti,sevmekuzaklıktı,sevmek dokunamamak,erişememek, sevişememekti.Ya da yüzyıldır böyle öğretilmişti sevmek.

Gözlerini açar açmaz ,yüzyıldır gördüğü düşlerin anımsayamadıklarındanve o düşlerin tümünden,sızıya benzer bir duygu olacaktı kalakalmışolan. Biliyordu bu sızı hep olacaktı.Kaldı ki,o düşlerin tümüne eğemenolan ortak motifler,zaman zaman,yani yaşadıkça;yaşamını,ilişkileriniyoklayacaktı elbet. O düşlerin tümü anımsanmak içindi.Sonsuz biranımsayıştı herşey;anımsayış ve unutuş.Ömrünün bundan sonrasıdüşlerinde gördüklerini yaşamakla geçecekti.İnsan uzun uykulardan sonra yalvaç bir yalnızlığa uyanıyor.

Aradan yüzyıl geçtikten sonra hiçbir uyanış mutlu olamaz.

Benim için artık çok geç kalmış bir sevgi bu,ben seversem yüzyılöncesinin sevgisiyle seveceğim,o severse, beni üzerinden yüzyıl geçmişbir sevgiyle sevecek.Aramızda kaç takvimin uzaklığı duruyor.Biröpücük,yalnızca bir öpücük bu uzaklığı kapatmaya yeter mi?Sevgi,Zehirli bir düşün,büyülü sözcüğü...Öte yandan sevmek göze almaktı,sonuna dek gitmekti,gidebilmekyürekliliğiydi. Biliyordu prenses uykusundan uyandığında,ya da uyanıruyanmaz onu eskisi kadar sevmeyecekti.Çünkü sevmek sessiz ve tekbaşına birşeydi.Sevmek yalnızlıktır.Onu eskisi kadar sevemeyeceğindenkorkuyordu.Onu uyandırmaktan korkuyordu.Eskisi kadar sevemeyecekti,belki de hiç sevemeyecekti.Çünkü arada oorman, o karanlık,o geçit vermez,o giz olmayacaktı artık.İşte odasındaduruyordu.Duman inceliğinde bir boşluk dolanıyordu yüreğini.

Arada ne ormanın, ne de yüzyılın karanlığı olmadan onu nasılsevebilirdi?Bu kadar büyük sorumluluğu yüklenebilirmiydi?Sevmeninzahmetini,birlikte omuzlanacak olan zahmeti yüklenebilirmiydi?

Paylaşmaya,tartışmaya,özveriye,anlayışa gereksinen iki kişilikilişkiyigöğüsleyebilir,götürebilirmiydi?Sev mek imkansızlıktı.

Kendimizde beslediğimiz,kendimizde büyüttüğümüz,kendimizde saklı duranbir şeydir sevmek.O hep bizdedir,bizledir,usul usul biriktiririzonu,içimizde yığılı durur.Ve günün birinde ansızın karşımıza biriçıktığında sanırız ki içimizden boşalıveren bütün bu duyguları otaşımıştır bize.

Sevmek,kendi kendimizi büyülemektir; kendi kendimize yaptığımız büyü.Oysa yeniden başlayacaktır arayışlar,pişmanlıklar,yanılgılar.Herşey"tamamlanm ak" içindir.Çoğu kez ölümün tamamlayıcı ellerine dek aynıumut, aynı arayış,aynı çırpınış ve aynı perişanlıkla sürükleniriz.Gözümüz arkada kalmıştır.

Ansızın anladı ki uyuyan güzelin kendisini değil,masalını seviyorduPrens.

Masalın bittiği yerde hayat başlar.