Efendim, kalbimin en ağır misafiri, sen ne zaman aklıma düşsen, bir yer acıyor içimde, neresi bilemiyorum…
Yokluğun bazen o kadar ağırlaşıyor ki; acaba diyorum çekip gitsem bu şehirden, bu kalabalığın, keşmekeşin içinde, hafifler mi omuzumdaki yük? Kalbim cevap veremiyor, o kendine bile güç…
Ah be sevdiğim, niye seninle yazılmadık biz kadere? Oysa seni sevmek vardı güzel bir ömrün içinde.
Şimdi düşünüyorum nerede hata yaptık diye? Korkularından daha büyük bir engel var mı kalbe, aklın kendine?
Neyi istediğini bilmiyorsan, bulduğunda nasıl anlayacaksın? Bilmiyorsan kalbinin, ruhunun, aklının sevdiğini, içten içe neye ihtiyacın olduğunu bilmiyorsan, neyi arayacaksın?
Eskiden anlattığın şeyleri düşünüyorum. İçinde hiç ben olmayan cümleler kurardın, hepsini anlamazdım ama en azından anlamak için yola çıkardım.
Bütün cümlelerin beni sana çıkartacak olduğu gerçeğiyle karşılaştım bir gün… Ve o gün her şey değişti. Renkler, kokular, sesler değişti çünkü ben değiştim.
Gerçekten kendi gözlerime baktım. Ruhumun karanlık yerlerini gördüm. Nasıl kirlendiğimi anladım bu uzun yolculukta…
Sevdiğim, kalbimin en değerli misafiri, senden önce daha kolaydı yaşamak. Demek insan bilmediğinde, bu kadar ağrına gitmiyor bir yalanın içinde yaşadığını sanmak..