Bir tarafım hep hüzün kokardı eskiden beri. Sessizlik ve yalnızlık en sevdiğim arkadaşlarımdı. Şimdi eskisi kadar onlarla konuşamıyorum ama hala birbirini her görmede yüreklerinin yağını eriten muhabbetimiz devam ediyor.

Zamansız geldikleri oluyor bazan. hiç olmadıkları yerde yüzüme bir sıkıntı asılıyor. En kötü tarafı da etrafımdakilerin bu durumdan kendilerine pay biçmeleri. Bir hastalık belirtisi mi, toplanıp canlanmak için vesile mi? Acaba "melali anlamayn nesle aşina değiliz" mi girdi kanıma?

Eşim facebooktaki yazıları okuyunca için kararmış senin dedi. Hüznün başka rengi varsa söyleyin dostlar onu giyeyim. Suskunluğumda büyütürüm aşkımı, hayallarimi, yarınlarımı hatta acılarımı. Etrafı dinlerim bu sayede en çok da kendimi.

Amaçsız bir yolcu gibi görünsem de tek tesellim bu. Acının içinde nefisle kavga var, ben'den kaçma isteği var. Varlık göremem ki karanlıkta gözüm gönlüm takılsın. Göz ve gönül takılmayınca yürümek kolay oluyor. Gideceğim yere daha çabuk gidiyorum. Nerde hüzün pişiren birini görsem gidip buluyorum sanki onu. Şimdilerde Zümrüdüankayın sözlerine takılıp pervanenin kanatlarından istediğim yere atlayabiliyorum. Ne mutlu yeniden dolmak.