Karanlığın içine düşmüşüm. Elime, yüzüme, dilime, kalbime bulaşmış karanlık. Gittikçe koyulaşıyor ve kuruyor. Düştüm mü, ben mi istedim burayı tam bilemiyorum. Sanki bir ses durmadan çağırıyor beni. Gah gözyaşı oluyor gah bir sebepsiz hüzün. Hangi kılıkta olduğunu da bilemiyorum. An oluyor yıllardır canciğer yaşadığımız bir dost, an oluyor yeni tanıştığımız biri, an geliyor çok uzaklarda hiç tanımadağım biri. Yalnızlarıma pusu atıyor hep. bari öldürse... Her seferinde bir bıçak yarası. yaralarımdan ve bunların izinden yola çıksam onu bulur muyum? Zaten biri ters baksa, yüz çevirse günlerce içime düşerim bir de bu... Bazan avazım çıktığı kadar bağırıyorum ben de duymuyorum. Biri elimden tutsa belki nefesim açılır... Günler ne kadar kısaldı, sabah olmadan akşam oluyor. Bütün saatler gece, bütün yollar ıssız, bütün evler siyah. Belki rüyadayım diye bir çimdik atıyorum kendime, kan çıkıyor. Siyah bir kan ve bir çığık. O da aynı renkte.