UMUT…

Hani fakirin ekmeği denilen. Kim bilir belki de yavan aşa bandırılarak yenilen. Acı soğan, kuru yavan ama bir çatı altında aile efradıyla inadına mutulukla, huzurla paylaşılan. Hatta umudun bittiği yer, insanın öldüğü andır denilen. Bir tahta sedirin ve bir minderin soba başı keyfine değer sayılan. Tekir kedinin kucağa kıvrılıp mırlaması gibi…Soba üzerinde testane pişirilip, masallar anlatılan dedeli, nineli evler gibi… Aç değiliz, açıkta değiliz diyerek şükredilen hem de…

BEKLEMEK…

Sarı yaprakların rüzgara teslimiyetiyle savrulup gidişine seyirci kalmak gibi. Bir ot süpürgenin eşliğinde, dün yeşildi ne çabuk unutuldu diye sorgulanmadan, GAZEL niyetiyle süpürülüşüne seyirci kalmak gibi. Gelmeyen mektupları ucu yanık var sayıp, boş avuçlarını öpüp koklamak gibi. Bir pencere pervazına dayanıp, çokk uzaklardaki bir yıldıza bakışlarını saplamak gibi. Hatta bir tavana gözlerini dikerek yaşanmamışların, yaşanmışlıklardan daha çok olduğunu anlamak gibi… Otuziki dişe sıkarak çatırtılar eşliğinde hesap sorarcasına sabrederek hem de…

İSTEMEK…

Bir sokak çocuğıunun okumayı istemesi gibi. Yaşam savaşın da yenik düşmemek adına, bulunan kuytu-köşelerde ANNE kokusunu aramak gibi. Tinercisinden cepcilerine kadar binbir tehlike içinde art niyetlere alet olmamak adına, kağıt üzerinde yatmak gibi… Akşam olunca bir bir ışıkları yanmaya başlayan evlerin pencerelerine bakarak iç geçirmek gibi. Paslı bir teneke içinde yakılan ateşin sıcaklığın da, bir tas sıcacık çorba hayalini kurmak gibi. Önlük giymek, okula gitmek, çelik-çomak, yakan top oynamak hatta eve geç geldiği için kulağı çekilmek, çocukluğunu ÇOCUKÇA yaşamak gibi…Minicik elleri gibi gözyaşlarının da göğe yükselirken, hıçkırığını dua dua boğazına düğümleyerek hem de…

HAYAL KURMAK…

Bir kibritçi kız gibi… Her gidenin eksilerek gittiği kapalı kutu dünyan da bir ışık huzmesi aramak gibi… Çaresizliklerin elini eteğini bir türlü üzerinden çekmemesine rağmen inadına direnmek, inadına mücadele etmek gibi… ‘İnceldiği yerden kopsun’ sözünün anlattıklarını göz ardı ederek, MI ACABA demeden, hayırlısı Allah (c.c)’ten gelsin diyerek, eğilmeden bükülmeden yürümek gibi… Anlaklarda unutulmaya yüz tutmuş tüm sıcaklıklara kucak açmak gibi… Yüreğin kırık dökük haline binbir umudu ekercesine, O ÇEKİÇ, SENDE ÇİVİ OL ki; tüm kırıklıkları tamir et der gibi… Başını yastığına isteyerek, umut ederek koyup, bire bir aşkı doya, doya yaşıyorcasına hissetmek gibi… Hatta sonunu bilmediğin bir yolda yürürken, adımlarını tökezletecek bir taşın varlığını hiçe saymak gibi… En önemlisi de İNSAN GİBİ…

SEVMEK Mİ?

O’nu ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim…

Bir damla gözyaşıyla eriyen yüreğin hıçkırığında neler, neler saklıdır kim bilebilir ki?..