yalnızlığımı ellerine geçirip tuttun bedenimi
elin alev almasın diye. yanmayı kabullenemedin sen.
bu yüzden ellerine geçirdiğin yalnızlığımla tutup beni yerden yere savurdun.
sana bir yıldızlı pekiyi veriyorum.
her seçimim gibi sende bana aitsin
ve ben seninle acı çekmeyi kabul ediyorum.
kutsuyorum seni.
al eline kırbaçını
yalnızlığımı da geçir tekrar eline
ve vur.
vur alabildiğine.
kanat her yanımı.
akan kanın beyazlığına bakma.
kirlenmişliğime iyi geliyorsun.
aferin.
hala içimde bir masumiyet kalmıştı
masumi'yetim kalmıştı.
ah be çocuk
çocuk
esirgeme
kurumu'nu alıp yüzüme sürdün o eski sobanın.
siyahladım iyice.
kara şovalye.
telefonunu kapat tabi ki.
ulaşamayayım.
post modernizasyonumuz içinde orta çağı
10 yaşında öldüm bilmem kimin nefesinin altında nefsinin altında
11 yaşında öldüm o ölü bebekle
12 yaşında öldüm asosyalliğimle
13 yaşında öldüm annemin acitan sözleriyle
14 yaşında öldüm babamın metresiyle
15 yaşında öldüm icra memurlarıyla
16 yaşında öldüm kendimi keşfetmemle
17 yaşında öldüm dünyanın yaşanacak bir yer olmadığını anlamamla
18 yaşında öldüm her türlü inkarımla
19 yaşında öldüm aşk zannetiklerimle gözyaşlarımla maskelerimle
20 yaşında öldüm arkadaşlıkların hayasızlıkları ile
21 yaşında ölüyorum karanlık bir yola tek bir ışığa dayanarak körlemesine dalmakla.
dalacağım evet. kapalı da olsa telefonun.
benim şarjım bitmedi 11 yıldır.
11 yıldır kullanıyorum her sene tekrar şarj ederek.
peki ya sen?
yoksa uyku muydu bunların sebebi?
al senin olsun uyku... ben rüya görmüyorum uykuya daldığımda
anlattım mı bilmem
seni görüyorum
ve rüya değil kabus oluyor hepsi.
bilinç altımın kusmuğunda boğuluyorum.
evet rüyamı anlatıyorum ; edebiyatı es geçiyorum.
burada büyük bir es var
anlatıyorum olanca samimiyetimle.
" savaşıyordum 7 senedir. ve bu son senemdi. şeytanla.. yüzeye çıkacak bir kötülük ile. bir şeyi yok etmem gerekiyordu. dedim ki sana benimle gelme. dedin ki geleceğim. hayır dedim gelme bu benim yalnız yapmam gereken bir şey. dedin ki ben seni şimdi bulmuşken kaybedemem. asla olmaz. bende ilerledim. ama biliyordum kötü birşeyler olacaktı. sana dinletemiyordum sözümü. git diyordum gelme! ama umursamadın. kapıyı açtım. ve şeytan olanca irençliğiyle karşımda yükseldi. havaya doğru uçtu ve arkamı döndüğümde arkamda gülümsüyordu. kahkaha atıyordu. arkamda sen yoktun. sen ölmüştün ve ben çığlık atarak uyandım. deliler gibi haykırarak. leşine bakmamıştım. kalbim kaldırmazdı daha fazlasını ve bağırarak uyandım."
er sancıyı böyle çekermiş dedi danıştığım kahin.
morpheus kırmızı hapı vermedi.
düşüremedim tansiyonumu o yüzden hiç.
incil demiş ki : "yalnızca gerçek seni özgür kılar."
yalnızca gerçekler
yalnızca gerçekleri söyleyeceğine yemin eder misin ?
şahitliğiniz kabul edilmiş