Bir kadın, ruhunun, karakterinin, özünün tüm ayrıntılarını sindirmiş, yerleştirmiş olsa bile; aşkın halleri yüzünden, doğru bildiklerinden şaşabilir. Bir kadının içinde yaşayan çeşitli kadın görüntüleri, ancak başkası tarafından kışkırtılırsa ortaya çıkar.
Kadın, zarafeti, içsel düşleri ve biyolojik yapısı sebebiyle; doğanın en asil varlığıdır. Ancak insan denilen ırk, kendi içinde çeşitli kişilikleri barındırır. Bunların üstüne toplumsal sıfatlar yüklenir. Kimse her alanda mükemmel değildir, ancak herkesin en azından mükemmele yakın olduğu bir bölüm vardır. Kişi, iyi bir eş olmayabilir ama iyi annedir. İyi bir aşık olmayabilir ancak çok iyi dosttur. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu noktadan hareket ettiğimizde, her kadın içinde farklı kadıncıkları barındırır. Fakat hangi kadıncıkları hayatında kullanacağına karar vermek, bu inanca ve düşünce yapısına uygun seçim yapmak, kadının kişiliği, eğitimi, hayatta üstüne koyduğu birikimlerle mümkün olur.
Bazen dışarıdan son derece düzgün görünen birinin, kendisi için çok aykırı olacak davranışlarda bulunduğuna hiç şahit olmadınız mı? Sevdiğiniz hakkında yanıldığınızı fark ettiğiniz zamanları düşünün, hayal kırıklığı dediğimiz duygu, aslında karşı taraf için beslediğimiz düşüncelerin asılsız ve yanlış çıkmasından kaynaklanmaz mı?
Aşk üzerine milyonlarca söz söylenmiş, sonsuz sayıda kitap yazılmış ve yazılmaya devam etmektedir. Bütün okuduğumuz ve duyduğumuz oluşumlar, aşkın değişik kurallarını ve hallerini anlatarak, aşkı bir sistematiğe oturturlar. Sıralanmış tüm maddeler, o olay, o durum, o kişi ve çok benzerleri için geçerlidir. Oysa aşkta doğru yoktur! Çünkü doğru kavramı kişiden kişiye ve olaya göre değişiklik gösterebilir. O an için doğru olan pek çok şey, ertesi gün, sonraki yıl yanlış olarak nitelendirilebilir.
Bir kadının kendiyle çelişkiye düştüğü anlar, doğruların içinde karıştığı zamanlardır. Zaman, tecrübe, yaşanmışlıklar gibi bir çok faktör, vakit geçtikçe insanın doğrularını da değiştirecektir.
Bir kadın düşünelim. Sevdiği adama kendini adamış, tüm hayatını o insanın istekleri ve yaşam biçimine odaklanarak kurmuş, kendinden, sevdiklerinden ve daha pek çok şeyden vazgeçerek, yüreğini aşık olduğu erkeğe teslim etmiş, güvenmiş, inanmış bir kadın; bir gün ihanetin ağır okuyla yara alırsa, acaba tepkisi ne olacaktır? Herkes bu olaya farklı bir tepki gösterecektir elbette. Ancak bizim örneğimizdeki kadın, o güne kadar çizgisini hiç bozmamış, içinde yaşayan kadıncıkları zapt edebilmiş, yüreğini temiz tutabilmişlerden biri olsun. İhanet acısı ile intikam almak için, acaba aklına gidip aynı ihaneti karşı tarafa yaşatmak gelir mi? Aptal yerine konulmuş olmak, can acısı gibi pek çok kötü duyguyu yüreğinde hisseden bu kadın için, aşk artık güvenilmez bir ruh hali midir? Erkeklere olan inancını yitirmesinden dolayı, içindeki kadıncıkların biraz şeytani olanları aklını çelmeye başlamış mıdır? Ve daha da önemlisi artık bu kadın için doğru hangisidir?
Peki, aşka gençliğinden beri inanmayan ve sadece cinsel dürtüleri peşinde koşarak, geçici ilişkiler yaşayan bir kadının, bir gün gelip aşık olması durumunda, tüm dengeleri alt üst olup, aşka bakışı değişmez mi? İşin içinden çıkılmaz duruma gelmesinin sebebi, bu yazıyı da içine alan bir kavram kargaşasıdır. Aşk başka bir durumdur, ilişki yaşamak başka! İşte, ikisi birbirine karıştırıldığı zaman, ilişkinin günahlarını, insani hataların bedelini de aşk ödemeye başlar. Gönlün yönünü kurallar ve kanunlar belirlemez. Çizgilerle keskinleştirerek ayrılmış kurallar, ilişkiler için geçerlidir. Aşkta doğru yoktur çünkü aşk kural dışıdır!
alıntı