kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12
Toplam 15 adet sonuctan sayfa basi 11 ile 15 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #11
    Hira - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    ·• Rєνηaк-ı Baнaя •·
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2014
    Mesajlar
    736
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Bilgisayar kullanımına bağlı göz yorgunluğu



    Günümüz modern teknolojisinde, ister iş hayatı ister özel hayat olsun, bilgisayarların yeri ve önemi inkar edilemez. Bu makinelerin faydası yadsınamamakla birlikte, kullanımları yüksek görsel dikkat istemektedir. Bilgisayar kullanımına bağlı olarak artan şikayetlerin büyük çoğunluğu, gözlerle ilgili olanlarıdır.

    Bilgisayar kullanımına bağlı olarak, gözün kendisinde ya da görme kalitesinde birtakım problemlerin meydana gelmesi, göz yorgunluğu hali olarak yorumlanmaktadır. Sıklıkla görülen belirtileri şöyle sıralanabilir: Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma, kaşıntı, kızarıklık, gözleri kısarak bakmak, odaklama zorluğu, çift görme, yazı karakterlerinin veya grafiklerin etrafında ışık hareleri ya da saçılmalar görmek, ışığa karşı hassasiyet, baş ağrısı, boyun, sırt ve omuz ağrısı.

    Sayılan bu belirtilerden bazılarının, bilgisayar karşısında çalışırken yaşanıyor olması, bilgisayara bağlı göz yorgunluğunu işaret ediyor olabilir. Belirtilerin görülme sıklığı ve şiddeti, kişiye bağlı sebepler dışında, çalışma ortamının şekline ve kişinin alışkanlıklarına göre de değişiklikler gösterecektir. Bu bağlamda, bilgisayar kullanımının gözlerde yarattığı problemlerden ve çözüm önerilerinden bahsetmek faydalı olacaktır.

    Bahsedilen yorgunluk belirtilerini kendisinde hisseden kişi ilk olarak muayenesini yaptırıp, göz sağlığı hakkında bilgi edinmelidir; çünkü bu belirtilerin en büyük nedeni gözlerdeki kırma kusurudur (gözlük veya lens takmayı gerektirecek numara bozukluğu). Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının olup olmadığı saptanarak bunların gözlük camı veya lenslerle düzeltilmesi bu konudaki ilk aşamadır. Ayrıca halen kullanılan gözlük camı veya lenslerin numaralarının yetersiz kalması da göz yorgunluğuna sebep olabilecektir. Burada, halk arasında yaygınca inanılan yanlış bir görüşe değinmek ve doğrusunu anlatmak yerinde olacaktır; bilgisayar kullanımı insanların gözlerini bozmaz. Ancak mevcut olan ve kişinin o ana kadar önemsemediği veya bilmediği bir kırma kusurunun, belirtileriyle ortaya çıkmasına aracılık eder. Çalışma koşulları çok aşırıya kaçmadıkça normal bir göz bilgisayar karşısında bozulmaz.

    Yakın objelere bakarken gözlerde meydana gelen uyum değişiklikleri, tıp dilinde akomodasyon olarak adlandırılır. Uzaktaki cisimden yakın bir cisme bakıldığında, gözlerdeki birtakım küçük kaslar kasılarak, kristal lens dediğimiz göz içindeki merceğin çapını değiştirir, böylece gözler yakına uyum sağlamış olur. Farklı uzaklıktaki objelerin her an net görülebilmesi, ancak bu bahsettiğimiz akomodasyon mekanizmasının sorunsuz çalışabilmesiyle mümkündür. Mekanizmada yetersizlik oluşursa, bilgisayar monitöründeki objelere ve/veya uzaktaki cisimlere bakarken kısa veya uzun süreli geçici bir bulanık görme hali oluşur. Normal şartlarda gözler, yakından uzağa ( veya uzaktan yakına) yarım saniye içerisinde uyum sağlarlar, yani yakın objeye bakarken birden uzaktaki cismi seçmek ve onu net algılamak bu süreyi geçmemelidir. Eğer bu süre uzarsa uyum mekanizmasında yetersizlik söz konusudur. Bu durum göz yorgunluğu ve baş ağrısına yol açacaktır, tedavisinde gözlükler kullanılmaktadır.

    Akomodasyon (uyum) mekanizması, 40 yaşından sonra insanlarda doğal bir süreç olarak yetersiz olmaya başlar ve 60 yaşlarında tam yetersizlik gelişir. Bu duruma presbiyopi (yaşa bağlı yakın görme bozukluğu) adı verilir. Tedavisi yakın okuma gözlüğüdür ve genellikle 35-40 cm’ lik yakın okuma mesafesine göre ayarlanarak verilir. Ancak bilgisayar karşısında çalışırken monitörler genellikle 70- 75 cm uzakta bulunur, bu mesafeyi net görmek için ikinci bir yakın gözlük edinmek yararlı olacaktır, çünkü esas yakın gözlüğüyle monitöre bakmak, mesafe uygunsuzluğu nedeniyle gözleri yoracaktır.

    Bilgisayarlarda ekran özellikleri, gözleri etkileyen diğer bir önemli faktördür. Çalışmalar sonucu anlaşılmıştır ki, gözler monitöre baktığında tam bir kilitlenme (yani tam bir ekrana uyum) sağlanamamakta, yukarda bahsettiğimiz küçük göz kasları sürekli kasılıp gevşemekte ve kristal göz merceği devamlı şekil değiştirmektedir; bunun anlamı gözlerin ekrana tam odaklanamamasıdır, tabii ki sonucunda göz yorgunluğu şikayetleri başlayacaktır. Bu sebeple, göz sağlığı açısından, kullanılan ekranlar yüksek çözünürlü ve düşük parlaklık oranlı olmalıdır, büyük ve daha gelişmiş teknoloji ürünü ekranlar (LCD) en sorunsuz ekran tipleridir. Koruyucu filtre kullanılması hem yansımayı azaltır, hem de düşük bir oranda da olsa monitörden yayılan radyasyonu süzer. Teknik bir bilgi olarak, 14’’ lik monitörlerin, yeni teknoloji ürünü düşük radyasyonlu büyük monitörlere oranla on kat daha fazla radyasyon yaydığını burada vurgulayalım.

    Gözlerde kuruma hissi, bilgisayar kullanıcılarının en sık karşılaştığı sorundur; yanma, batma, kaşınma, göz yaşarması ve kızarma ile kendini belli eder. Bu durum kontakt lens kullananlarda daha belirginleşir, sebebi lensin doğallığını koruyan gözyaşı tabiatının monitör karşısında değişmeye başlamasıdır. Gözdeki kuruma hissinin en büyük sebebi, monitöre bakarken normalin 1/3’ üne inen göz kırpmalarıdır, çünkü insan yakındaki bir objeye dikkatini verdiğinde refleks olarak daha az göz kırpmaya başlar. Gözkapakları her kırpmada gözyaşını kornea dediğimiz saydam tabakaya yayıp, oksijenlenmesini, nemlenmesini ve beslenmesini sağladıkları için, az kırpıldığında gözler kuru kalacak ve batmaya başlayacaktır. Diğer bir sebep monitörün göz hizasının üzerinde bulunmasıdır, bu durumda gözler yukarı doğru bakacağından kapaklar daha açılmış kalacak, bu da göz yaşının buharlaşmasını arttırarak kurumaya yol açacaktır. Ayrıca, çalışma ortamındaki havalandırmanın nem oranının yüksek olması ve havalandırmanın direk göze doğru gelmesi de gözlerde kurumaya yol açabilecektir. Bilgisayar kullanırken, sayılan bu etkenlerden gözlerin kurumasını önlemek için, göz kırpma sayısını bilinçli olarak arttırmak, belirli aralıklarla uzağa bakarak göz kırpma refleksini normale döndürmek alınacak önlemler arasındadır. Monitörü göz hizasının altına yerleştirmek gerekir, bunun ayarı monitörün üst kenarının göz seviyesinin biraz altında kalmasını sağlayarak yapılabilir. Bu önlemlerle geçmeyen göz kuruması, suni gözyaşı damlalarıyla tedavi edilmek durumundadır.

    Gözlerimizde, fazla ışığın içeri girmesini ve gözü rahatsız etmesini engelleyen bir mekanizma bulunmaktadır. Aşırı parlak bir ışık bu mekanizmayı otomatik olarak devreye sokar ve gözün daha fazla çalışarak efor sarf etmesine neden olur. Bunun uzun sürmesi durumunda gözler yorulacak, bu aşırı ışıklı ortamdan rahatsız olduğunu, yorgunluk belirtilerini ortaya çıkararak anlatmaya çalışacaktır. Çalışma ortamında direk göze gelen bir ışık kaynağını ortadan kaldırmak gerekir, pencereden sızan ışığın arkaya alınması da gözleri rahatlatacaktır. Kullanılacak ışık kaynağının, arkadan, omuz hizasından monitöre veya çalışma masasına düşecek şekilde ayarlanması gerekir. Ayrıca monitörün kontrast ve parlaklık ayarının da uygun bir şekilde ayarlanması yerinde olacaktır, ekran zemin renginin açık, yazı karakterlerinin ise koyu renklerde tercih edilmesi gözlerin zorlanmasını önleyecektir.

    Bilgisayar karşısında çalışırken, gözlerin sağlığını korumanın en güzel yolu, onları sık sık dinlendirmektir. Her yarım saatte bir ara vermek, birkaç saniye kapalı tuttuktan sonra uzaktaki bir objeye bakıp gözleri rahatlatmak yeterlidir. Çalışma masası ve sandalyesinin ergonomi kurallarına uygunluğu vücudu da rahatlatacaktır. Uzun süreli çalışmalarda, saat başı yapılacak basit vücut egzersizleri, diri kalmaya yardımcı olacaktır.



  2. #12
    Hira - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    ·• Rєνηaк-ı Baнaя •·
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2014
    Mesajlar
    736
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    BEHÇET HASTALIĞI



    Tanım:

    İlk kez 1937 yılında Türk dermatoloji profesörü Dr. Hulusi Behçet tarafından tarif edilen Behçet hastalığı, ağızda ve genital bölgelerde yaralara (aft, ülser) ve gözde inflamasyona (iltihaba) yol açan kronik bir hastalıktır. Bazı hastalarda artrite, damar iltihabı ve tıkanmalarına sindirim kanalında, beyin ve omurilikte inflamasyona da neden olmaktadır.

    Behçet hastalığı her hastada farklı bir tablo çizer. Bazı hastalarda hastalık hafif seyreder ve sadece ağızda ve genital bölgede ülserler bulunur. Bazılarında ise daha şiddetlidir ve menenjite neden olabilir (beyni saran zarların iltihaplanması). Şiddetli bulgular genellikle ilk belirtiler başladıktan aylar, hatta yıllar sonra ortaya çıkarlar. Bulgular uzun bir süre devam edebileceği gibi, bir kaç haftada da geçebilir. Tipik olarak, bulgular görülür, kaybolur ve tekrar ortaya çıkarlar (alevlenme dönemleri).

    Nedeni

    Behçet hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bulguların çoğunun nedeni kan damarlarının iltihaplanmasıdır. Kan damarlarındaki bu iltihaplanmaya bağışıklık sisteminin neden olduğu düşünülmektedir, fakat bu reaksiyonu neyin başlattığı bilinmemektedir.

    Behçet hastalığı bulaşıcı değildir. Gelişmesinde bağışıklık sistemi bozukluğunun yanısıra, kalıtsal nedenlerin de etkili olabileceği sanılmaktadır. Çevresel faktörlerin de (virüs ya da bakteri gibi) duyarlı kişilerde hastalığı başlatabileceği sanılmaktadır.


    Behçet hastalığı "ipek yolu" üzerindeki ülkelerde sıktır (Akdeniz bölgesi, Türkiye, İran, Asya ülkeleri, Uzak Doğu, Japonya)

    20'li ve 30'lu yaşlarda başlama eğilimi göstermekle birlikte, her yaşta görülebilir.

    Tanıda belli bir yöntemle deriye iğne batırılması ile uygulanan "paterji testinden" yararlanılabilir fakat bu test hastaların ancak %40'ında pozitif bulunur.


    Tedavi

    Behçet hastalığı için tam "şifa" sağlayacak bir tedavi bulunmamakla birlikte, uygun ilaçlar ile çoğunlukla bulguları kontrol altına alabilmek mümkündür. Tedavide amaç, yakınmaları azaltmak ve sakatlık ya da körlük gibi komplikasyonları (hastalığın neden olabileceği istenmeyen durumlar) önlemektir. Hangi ilacın seçileceği ve tedavinin ne kadar süreceği hastanın durumuna bağlıdır. Bazı bulguların giderilmesi için bir kaç tedavinin bir arada kullanılması gerekebilir.

    Topikal (yerel, bölgesel) tedavi: Ağrı ve raharsızlığı ortadan kaldırmak için ülserlerin üzerine inflamasyonu azaltmak için kortikosteroid ya da acıyı azaltması için ağrı kesici merhem sürülebilir. Ağız ülserleri için gargara yazılabilir.
    Ağızdan alınan ilaçlar: Hastanın bulgularının şiddetine göre prednizolon gibi kortikosteroidler, azatioprin, klorambusil, siklosporin, kolşisin gibi immunosupresif (bağışıklık sistemini baskılayan) ilaçlar yazılabilir. Eğer bu ilaçlar bulgular üzerinde etkili olamazsa, siklofosfamid ya da metotreksat gibi diğer ilaçlar verilebilir.
    Tedavi etkili olsa dahi alevlenmeler görülebilir



  3. #13
    Hira - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    ·• Rєνηaк-ı Baнaя •·
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2014
    Mesajlar
    736
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    BLEFARİT



    Blefarit ne demektir ?
    Blefaron Latincede gözkapağı anl***** gelir. Blefarit gözkapağının iltihabi bir hastalığıdır. Her iki cinsiyette, her yaşta görülebilir ve oldukça yaygındır. Blefarit süreğen bir hastalıktır, tedaviye rağmen tekrarlayabilir.

    Blefarit hastalığı, anatomik ve klinik özellikleri açısından ön ve arka blefarit olarak ikiye ayrılır. Ön blefaritte gözkapağının özellikle dış kenarı, kirpik dipleri etkilenir. Ön blefarit, bakterilerin aşırı miktarda çoğalmasına veya derinin yağlı-kepekli olmasına bağlıdır. Arka blefarit ise kapağın göze değen arka kısmını etkiler ve buradaki gözyaşı yağ bezlerinin anormal olmasıyla ilişkilidir.

    Vücutta ve gözde başka hastalıklarla birlikte olabilir mi?
    Blefaritli hastalarda akne rosasea ve seboreik dermatit gibi cilt hastalıkları sık olarak görülür. Bu hastalıklardan ilki, yüz derisinde kızarıklık ve kabalaşma, diğeri ise ciltte aşırı yağlanma ve saç kepeklenmesi gibi belirtilerle kendini gösterir.

    Blefaritli hastalarda konjonktivit, kuru göz, kirpik batması gibi diğer göz hastalıkları da sıktır.

    Blefaritin nedeni nedir ?
    Blefaritin gelişmesinde gözkapağında normalde de bulunan bazı bakterilerin aşırı miktarda çoğalması önemli bir rol oynar. Bu bakterilerin artıkları, toksinleri iltihabi belirtilere neden olur. Cildin yağlı olması ve gözkapağındaki yağ bezlerinin anormal olması, bakterilerin çoğalmasını kolaylaştırır. Çeşitli virüsler, allerjik etkenler, ilaçlar, sigara dumanı, kimyasal maddeler de blefarite yolaçabilir.

    Blefaritin belirtileri nelerdir ?
    Blefarit her iki gözde batma, yanma hissi, kızarıklık, sulanma, kaşıntı, çapaklanma gibi yakınmalara neden olabilir. Gözkapaklarında kızarma, şişlik, kirpiklerde düzensizlik, yapışıklık ve dökülme meydana gelebilir. Blefarit tanısı göz muayenesi ile konur.

    Blefarit başka sorunlara yolaçabilir mi ?
    Blefarit, gözkapağı bezlerinde tekrarlayan, akut iltihaplara (arpacık) ve sert şişkinliklere (şalazyon) zemin oluşturabilir. Özellikle yaşlılarda kirpiklerde içe dönmesi, göze batması ve dökülme gibi sorunlar gelişebilir.
    Blefarit gözün görme işlevini etkilemez. Çok nadiren gözün kornea tabakasında iltihaba ve görme sorunlarına neden olabilir.
    Göziçi ameliyat geçirecek hastalarda, ameliyattan sonra enfeksiyon gelişmesi riskini arttırabilir.

    Blefarit
    Gözkapağı kenarlarının düzenli temizlenmesi ve bakımı tedavinin temelidir. Hastalar gözkapağı bakımını uzun süre uygulamalıdır.

    Bu bakımda önce gözkapağı kenarına, yakmayacak biçimde, sıcak pansuman uygulanır. Böylece birikmiş ve sertleşmiş olan yağlı maddeler, kabuklar yumuşar. Daha sonra ıslak bir gazlı bez ya da kulak pamuğuyla gözkapağı kenarına sürtülür, kirpik dipleri ve çevresindeki birikintiler temizlenir. Son aşamada gözkapağı kenarına antibiyotikli-steroidli ilaçlar uygulanır. Gözkapağı temizliği için göz doktorunuz hazır karışımları veya bebek şampuanlarını kullanmanızı tavsiye edebilir.

    Bu tedaviye bazı hastalarda yapay gözyaşı damlalar da eklenir.

    Bazı hastalara 1-2 ay süreyle ağızdan antibiyotikli ilaç kullanması önerilir.



  4. #14
    Hira - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    ·• Rєνηaк-ı Baнaя •·
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2014
    Mesajlar
    736
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    diabetik retinopati


    Diabetes Mellitusun en önemli komplikasyonlarından biri olan “Diabetik Retinopati” 20-64 yaş arasındaki kişilerde (yani çalışan nüfustaki), körlük nedenlerinin en başında yer almaktadır. Diabetik retinopati ve komplikasyonları

    nedeniyle her yıl körlük oranlarına %12-14 lük bir oran eklenmektedir. Bu oran, ABD için her yıl 8000 yeni körlük olgusu demektir.

    Bu rakamlar, gelişmemiş ülkeler için biraz daha düşüktür. Bundan 30 yıl önce, önlenemez ve nispeten tedavi edilemez bir hastalık olarak tanımlanan diabetik retinopati, laser teknolojisindeki gelişmelerin katkısı ile bugün artık, diğer körlük nedenleri gibi olmayıp "önlenebilir ve/veya tedavi edilebilir" bir hastalıktır ve diabetik retinopatiden kaynaklanan görme kayıpları da önlenebilir körlük nedenleri arasındadır.



    İNSİDENS

    Gelişmiş toplumlarda hem diabet görülme oranlarının giderek artması, hem de modern tedavi yöntemleri ile diabetlilerin yaşam sürelerinin uzatılması diabetik retinopati görülme sıklığını arttıran en önemli faktörlerdir. Diabetlilerin tümünde retinopati gelişmez. Diabetik popülasyonun yaklaşık %25i diabetik retinopatinin çeşitli formlarına sahiptir.

    Gerek 30 yaş öncesi gerekse de 30 yaş sonrası diabet tanısı almış tüm diabetik hastalarda Diabetik Retinopati İnsidensi DİABETİN SÜRESİ ile direkt olarak ilişkilidir.

    30 yaşdan önce diabet tanısı almış, tip I diabetli hastalarda tanıdan hemen sonra retinopati görülmez. Bu tip diabetlilerde diabetik retinopati prevalansı 13 yaşından sonra hızla artmaktadır (Puberteye kadar yaşın koruyucu etkisi vardır).



    PATOGENEZ

    Diabetik retinopati, retinanın prekapiller arteriol, kapiller ve venüllerini etkileyen mikrovasküler bir hastalıktır.

    Bugün için diabetik mikrovasküler hastalığın nedeni bilinmemektedir. Ancak, gerek diabetik retinopati gerekse diğer komplikasyonlara yol açan etkenin "KRONİK HİPERGLİSEMİ" olduğu sanılmaktadır. Uzun süre hiperglisemiye maruz kalan retinada aldoz redüktaz enzim yolu (sorbitol yolu) ve/veya proteinlerin nonenzimatik glikasyonu (glikozilasyonu) gibi metabolik anomaliler oluşmaktadır.

    Diabetik retinadaki metabolik anomaliler sonucunda şu histolojik değişiklikler ortaya çıkmaktadır:

    *Kapiller bazal membran kalınlaşması

    *Kapiller endotel hücre harabiyeti ve proliferasyonu

    *Perisit hücre kaybı

    *İç ve dış kan retina bariyerinde bozulma

    Bu değişiklikler ve diabette kan vizkozitesindeki artış sonucunda retinada "fokal intraretinal kapiller tıkanıklıklar" ile "vasküler permiabilite artışı ve sızıntılar" ortaya çıkar.



    RİSK FAKTÖRLERİ



    Metabolik Kontrol:

    Diabetik retinopatinin ortaya çıkışı ve prognozunu etkileyen sistemik faktörler içinde en önemlisi Diabetin Metabolik Kontrolüdür.

    Özellikle haftanın iki günü ve günde 4 kez yapılan ölçümler (sabah açlık, sabah tokluk, öğlen tokluk ve akşam tokluk kan şekeri ölçümleri) ve Hb A1C ölçümleri ile kan şekeri yakından takip edilmelidir. Tokluk kan şekeri ölçümleri %70-140 mg arasında olmalı veya 3 ayda bir yapılacak olan Hb A1C ölçümleri 7mg/dl den az olmalıdır.

    Diabetin Tipi, Süresi ve Hasta Yaşı:

    30 yaş öncesi tanı konulmuş diabetiklerde retinopatinin seyri daha şiddetli ve retinopati insidensi daha yüksekdir.



    Puberte Ve Hamilelik:

    Puberte ve hamilelik diabetik retinopatinin ortaya çıkışı ve progresyonunun çok hızlandığı durumlardır

    Hipertansiyon:

    Son yıllarda, özellikle tip II diabette diastolik kan basıncı yüksekliğinin bir risk faktörü olduğu kabul edilmektedir.



    KLİNİK

    Diabetik retinopatinin sınıflandırılması, retinadaki lezyonların varlığı ve yaygınlığına göre yapılır.

    1. Nonproliferatif Diabetik Retinopati (NPDR):

    a) Hafif NPDR

    b) Orta NPDR

    c) Şiddetli NPDR (=Preproliferatif DR)

    2. Proliferatif Diabetik Retinopati (PDR):

    a) Erken PDR

    b) Yüksek - risk PDR



    NPDR devresindeki lezyonlar yalnızca retina içinde sınırlıdırlar. Bu devrede oftalmoskobik ve anjiografik olarak görülen lezyonlar şunlardır:

    *Venöz dilatasyon

    *Mikroanevrizma

    *Retina içi kanama

    *Sert eksuda

    *Yumuşak eksuda

    *İntraretinal mikrovasküler anomali (IRMA)

    *Venöz değişiklikler

    *Arterioler tıkanıklıklar veya iskemik (=hipoksik, nonperfüze ) retina alanları.



    PDR devresindeki lezyonlar sadece retina içinde sınırlı değildir, vitreus içine doğru da gelişir. NPDR devresindeki lezyonlara ek olarak PDR devresinde görülen lezyonlar şunlardır:

    *Neovaskülarizasyon

    *Fibröz (glial) doku proliferasyonu

    *Retina önü ve vitreus kanamaları

    *Retinal traksiyonlar

    *Retina dekolmanı

    *Neovasküler glokom.

    Sonuçta hasta ışık hissi negatif olacak şekilde tüm görme yeteneğini hatta gözünü kaybetme riski ile karşı karşıya kalır.

    *Venöz Dilatasyon:

    Diabetik retinada oftalmoskobik olarak görülen en erken lezyon venöz

    *Mikroanevrizma:

    Diabetik retinada en erken lezyonlardan biri olan mikroanevrizmalar, retina kapillerlerindeki fokal, sakküler genişlemelerdir. Mikroanevrizmaların duvarı su ve büyük moleküllere karşı geçirgen olduğu için çevre retinada ödem ve lipid birikimine neden olurlar.

    *Sert Eksuda:

    Mikroanevrizma ve dilate kapillerlerden oluşan sızıntıların sıvı komponentlerinin rezorbe olması sonucunda, içindeki lipid ve lipoprotein deriveleri retinanın orta katlarında çökerek sert eksudaları oluştururlar. Oftalmoskobik olarak, beyazımsı-sarı renkte ve sınırları belirgin lezyonlar olarak görülen sert eksudaaların maküla merkezinde toplanma eğilimleri vardır.

    *Retina İçi Kanama:

    Mikroanevrizmalardan ve yapısal bozukluk gösteren kapiller damarlardan gelişen retina içi kanamalar, oftalmoskobik olarak genellikle nokta veya leke şeklinde görülürler..

    *Yumuşak Eksuda:

    Yumuşak eksudalar (cotton wool spotlar), arterioler tıkanıklık alanlarındaki hipoksi nedeni ile oluşan sinir lifi nekrozlarıdır. Oftalmoskobik olarak, beyazımsı renkte ve sınırları belirsiz lezyonlar şeklinde görülürler.

    *İntraretinal Mikrovasküler Anomaliler (IRMA):

    Retina içinde tıkanmış, irregüler, kısa kapiller segmentlerdir.

    *Venöz Değişiklikler:

    Diabetik retinada, venlerde lokalize genişlemeler, daralmalar yada tıkanıklıkların yanısıra venöz boncuklanma (tesbihlenme), loop gelişimi, kılıflanmalar, reduplikasyonlar ve perivenöz eksudasyonlar gelişebilir.

    *Arterioler Tıkanma:

    Preproliferatif devrenin en tipik lezyonudurlar. Retinada hipoksik=iskemik retinal alanların oluşmasına neden olur.

    *Neovaskülarizasyonlar:

    Proliferatif devrenin en tipik lezyonudurlar. Gelişiminden, iskemik retina alanlarından salındığı tahmin edilen vazoproliferatif maddelerin sorumlu olduğu sanılmaktadır..

    *Glial Doku Proliferasyonu:

    . Yeni damar oluşumlarına komşu olarak gelişen glial dokular vitreusa doğru büyürler ve oftalmoskobide gri-beyaz bantlar olarak görülürler.

    *Retina Önü ve Vitre İçi Kanama :

    Neovaskülarizasyonların kanamaları sonucunda retina önünde ve vitreus içinde büyük kanamalar gelişir.

    *Retinal Traksiyon ve Traksiyon Dekolmanı:

    *Ön segment Neovaskülarizasyonları ve Neovasküler Glokom :





    TANI

    Diabetik retinopati geliştikten sonra gerek oftalmoskopla gerekse Fundus Flöresein Anjiografi ile tanı koymak oldukça kolaydır.



    HASTA TAKİBİ

    Diabetli hastalar tanı konulur konulmaz, herhangi bir görme şikayetleri olmasa bile göz doktoruna gönderilmeli ve periodik olarak yılda bir kez gözdibi muayenesi tekrarlanmalıdır. İster retinopatili isterse retinopatisiz olsun diabetli hastada periodik olarak yapılan tam bir oftalmolojik muayene çok önemlidir. Bu muayenenin önemi göz doktorları kadar pratisyen hekimler ve endokrinologlar tarafından da bilinmeli ve hasta ve yakınlarına da anlatılmalıdır.

    Puberte ve sonrasında 4-6 ayda bir gözdibi bakılmalıdır.

    Hamilelik ve bir yıl sonrasında, önceden retinopati yoksa 4 ayda bir, varsa 2 ayda bir takip önerilir.

    TEDAVİ

    Günümüzde diabetik retinopatinin tedavisi ve önlenmesinde kullanılabilecek etkili bir farmakolojik tedavi şekli yoktur.

    Günümüzde Diabetik retinopatinin tedavisinde en etkili ve emin yöntem LASER FOTOKOAGÜLASYON tedavisidir.

    Laser tedavisine başlamadan önce, hastalar metabolik yönden iyi kontrol ediliyor olmalıdır. * Tokluk kan şekeri %70-140 mg arasında olmalı veya Hb A1c seviyesi 7mg/dl den az olmalı,

    * Diastolik basınç 90mmHg den az olmalı,

    * Renal yetmezlik bulgusu olmamalıdır.



    Laser tedavisine başlamadan önce mutlaka FFA (Fundus Flöresein Anjiografisi) çekilmesi ve bunun ışığında her bir gözün durumunun ayrı ayrı analiz edilmesi şarttır. FFA hastanın ön kol veninden fluoressein adı verilen düşük molekül ağırlıklı bir boyanın enjekte edilerek koroidea ve retina damar sisteminin fotoğrafik teknikler ile görüntülenmesi esasına dayanır.

    Laser tedavisinin amacı, görme keskinliğini düzeltmek değil, hastalığın progresyonunu durdurmak sureti ile mevcut vizüel performansın korunmasıdır

    Diabetik retinopati tedavisinde en çok kullanılan laserler Argon mavi-yeşil ve yeşil laserlerdir. Retinada orta şiddette yanıklar oluşturularak sızıntı yapan alanlar ve hipoksik alanlar kapatılırlar.

    NONPROLİFERATİF DEVREDE, kural olarak maküler tutuluş (Diabetik Maküler Ödem) olmadıkça laser tedavisine gerek yoktur.

    PROLİFERATİF DEVREDE ise, kural olarak her zaman laser tedavisine ihtiyaç vardır. İskemik retina alanları ve kanayan yeni damar oluşumları laser ile kapatılırlar.

    Laser tedavisinin etkili olmadığı durumlarda Kriopeksi tedavisi uygulanır.



    Kronik göz içi kanaması ve retina dekolmanı olan gözlerde Vitrektomi ameliyatı yapılır.



    Son olarak Diabetik Retinopati tedavisinde, iyi metabolik kontrol, hasta -hekim işbirliği, hasta takibi, erken tanı ile zamanında, etkili ve yeterli bir laser uygulaması çok büyük önem taşımaktadır



  5. #15
    Hira - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    ·• Rєνηaк-ı Baнaя •·
    Üyelik tarihi
    07.Şubat.2014
    Mesajlar
    736
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Ekzimer Lazer LASIK



    Ekzimer Lazer ile LASIK ' in farkları



    Ekzimer Lazer' de ışın direkt
    olarak gözün kornea tabakasına
    yönlendirilir. LASIK' te ise kornea tabakasında
    bir kapak açıldıktan sonra ışın
    kornea tabakasının ortasına
    yönlendirilir ve kapak kapatılır.


    Gözün Kırılma Kusurları Nelerdir ?

    Miyopide, gözün ön-arka ekseninin genelde uzun olmasından dolayı uzaktaki cisimlerin görüntülerinin gözün arkasındaki merkez görme noktasına varmadan odaklaşması sonucu ağtabakada net görüntü oluşamaz.

    Hipermetropide, gözün ön-arka ekseni kısa olduğundan görüntü merkez görme noktasında bulanık olur, ancak arkasında netleşir.

    Astigmatta ise, görüntü merkez görme noktasında eğik / bozuk olarak meydana gelir.

    Ekzimer Lazer nedir ?

    Ekzimer Lazer yüksek enerjili ültraviyole ışınları yayan bir Lazer cihazıdır. Bu ışınlar gözün en önündeki saat c***** benzeyen şeffaf kornea tabakasına temas edince, buradaki kornea moleküllerini birbirine bağlayan kimyasal bağları koparır ve böylece korneanın yüzeyindeki o kısım yok olur. Bu olay fotokimyasal bir işlem olduğundan gözün hiçbir dokusuna zarar vermez, hatta etkisi gözün iç kısımlarına bile girmez; çünkü gözyaşına veya herhangi bir sıvıya rastladığı anda tüm etkisini kaybeder.

    LASIK Nedir ?

    LASIK ( Lazer in situ Keratomileusis ) yönteminde ise önce gözün ön bölümündeki kornea tabakası ileri teknoloji ürünü otomatik kesici olan mikrokeratom ile ortalama 160 mikron kalınlığında bir bölüm korneadan ayrılmadan, ince bir yaprak halinde kaldırılır ve orta tabakaya Ekzimer Lazer uygulandıktan sonra ince kapak tekrar eski yerine kapatılır.

    Ekzimer Lazer ve LASIK ile eski Rusya' daki eski miyop düzeltme ameliyatları arasında benzerlik var mıdır ?
    Radyal Keratotomi eski Rusya öncülüğünde uygulanıp, artık terk edilmiş olan bir başka yöntemdir: bu ameliyatta bıçak ile sağlam korneanın büyük bir bölümü dikey olarak derinlemesine kesilmektedir. Bu nedenle - ben de dahil olmak üzere - bir çok doktor bu müdahaleye karşı çıkmışlardır ve çıkmaktadırlar.

    Halbuki Ekzimer Lazer yöntemi, ameliyathane şartlarını bile gerektirmeyen bir müdahale olup, gözün önündeki saat camı gibi duran kornea dokusu 0,2 mikron yani milimetrenin onbinde ikisi kalınlığında mikroskopik tabakalar halinde inceltilerek korneaya yeni bir şekil verme işlemidir; bilgisayar hesaplamalarıyla yapılan bu işlem sonunda miyopi, hipermetropi ve astigmatizma düzeltilmiş olur.

    Anlaşılacağı üzere ne Ekzimer Lazer, ne de LASIK yönteminin Rusya' da yapılan ameliyat ile hiç bir teknik benzerliği yoktur.

    Ekzimer Lazer ile LASIK yöntemlerinin karşılaştırılması :

    Ekzimer Lazer LASIK
    Tedavi Sonrası : Göz 2 gün bantlı kalır. Hasta gözleri bantsız
    gider.
    1. ve 2. Günler: Ağrı ve Batma olur. Hiç batma olmaz.
    Yüksek derecelerde: Geri dönüş olur. Daha başarılı sonuç
    alınır.
    Haze ( Puslu Görüntü ) : Olabilir. Hemen hemen hiç
    olmaz.



    Ekzimer Lazer / LASIK kimlere uygulanabilir ?
    Bir veya iki gözü miyop, miyop astigmat, hipermetrop veya hipermetrop astigmat olanlara,
    Hipermetropisi veya astigmatı 6,00 diyoptriden az olanlara,
    18 yaşını bitirmiş olup, gözlük veya kontakt lensinden veya bunların sunduğu görüntüden memnun olmayanlara,
    Miyopu son bir senede -1,00 diyoptriden fazla ilerlememiş olanlara,
    Mesleklerini gözlük veya lenslerle zor uygulayan sporcu, dalgıç, pilot gibi kişilere,
    Yapılacak işlem, kornea kalınlığını 380-400 mikronun altına indirmeyecek kişilere...
    Tedavi Nasıl Gerçekleşir ?

    Hastanın gözü narkoza gerek kalmadan, yerel anestezik bir damla ile uyuşturulduktan sonra, hasta önündeki bir ışığa bakarken Ekzimer Lazer kansız ve bıçaksız, LASIK' te ise kansız olarak işlem tamamlanmaktadır.

    Müdahale sonrası hastanede kalmaya gerek olmadığından, hasta rahatlıkla evine gidebilmektedir.

    Görme ne zaman sağlanır ?

    Ekzimer Lazer' de müdahale bitiminde göz birkaç gün kapalı kalır ve hasta yaşına göre giderek düzelen bir görmeye kavuşur. Fakat Hipermetrop ve Hipermetrop Astigmatların görmelerinin tümüyle düzelmesi zaman almaktadır.

    Halbuki LASIK' te, hasta gözü kapatılmadan evine gönderilir ve müdahale masasından kalkışından itibaren hemen hemen normale yakın görme sağlanmış olur.

    Ekzimer Lazer' in diğer tedavi alanları nelerdir ?
    Görmeyi engelleyen ve kornea kalınlığının 1/3' ünden azını etkileyen lekelerin temizlenmesinde
    Görmeyi azaltan yüzey pürüzlerinin giderilmesinde,
    Tedaviye cevap vermeyen inatçı mikrobik keratitlerde,
    Tekrarlayan kornea erozyonlarında,
    Bazı göz tansiyonu tiplerinde
    Hangi Ülkelerde uygulamaktadır ?

    FDA onayını aldıktan sonra Ekzimer Lazer, Amerika da dahil olmak üzere Fransa, Belçika, Almanya, İngiltere, Japonya gibi 35 ülkenin 230 merkezinde uygulanmaktadır ve yeryüzünde şu ana kadar 3,320,000 göz başarı ile tedavi edilmiştir.



Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Titanik Hakkında Herşey
    Konu Sahibi Türk Milliyetçisi Forum İlginç Olaylar ve Yazılar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Ocak.2018, 10:32
  2. Güzellik Hakkında Herşey...
    Konu Sahibi Misal Forum Moda ve Güzelliğe Dair Genel Bilgiler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Mart.2016, 12:01
  3. Kulak Hastalıkları Hakkında Bilgiler
    Konu Sahibi Escobar Forum Kulak Burun Boğaz Sağlığı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 01.Nisan.2015, 01:01
  4. Fareler Hakkında Herşey
    Konu Sahibi BanderaS Forum Memeli Hayvanlar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Ocak.2015, 12:10
  5. HTML Hakkında Herşey
    Konu Sahibi Rhy Forum CSS - HTML
    Cevap: 7
    Son Mesaj : 15.Şubat.2014, 12:19

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort