“Biliyorum sende farkındasın çok zor” diye söylüyordu gitara eşlik eden adam. Aslında hikaye bundan biraz daha önce sonlanmıştı bile.. Gecenin yorgunluğunu üzerine örtmüş olan adam bütün günün muhasebesini yaparken kafasındaki çokça sorudan hiçbirini cevaplayamamanın verdiği umutsuzlukla kapatmıştı gözlerini. Sabah her sabahki sıkılmışlıktan farklı olarak denize bakarak bir şeyler yemeye çalıştı. Sevmezdi aslında uyanır uyanmaz yemek yemeyi. Üzerini değiştirip arabasına bindi. Aklında dün geceki aldığı cevabın sonundaki nokta vardı. Küçük bir kalem sapması gibi duran bir nokta. O sırada İsveçli 4 gencin – kendi zamanları için söylüyorum- içindeki kadınlardan birinin söylediği diğer bir çok şey gibi Türkçe’ye çevrildiği zaman anlamını kısmen ve çokgen yitirdiği “Kazanan hepsini alır kaybeden babayı” kıvamındaki sözleriyle yola konsantre olmaya başlamıştı. Şarkıya biraz daha sabredenler için içinde” o adını söylerken de aynı şeyleri hissediyor musun” adlı bir bölümde vardı aslında. Biraz daha gaza basmayı tercih etti. Belki de bu duygunun verdiği hissiyattan kaçıyordu başka bir duyguya son sürat gittiğini bilmeden. İşine geldi içebileceği tek şey olan su dan birkaç yudum aldı uyuşmuş dudaklarıyla çalan telefona baktı ..sadece baktı açmamayı tercih etti ve bilgisayarına yöneldi. Birkaç tuşa basarak her hangi bir iki üç işi hiçbir iki üç acelesi yokken çabuk bir iki üç şekilde bitirmeye koyuldu. Üçü de bitince gücü de kalmamıştı. Bunu yazmak yazarın kısa zamanını almamıştır ama sana öyle gelmiş olabilir. Gitara eşlik eden adam “gözlerin yalan söylemiyor” diyor şimdi..