Batı Türkçesinin içinde saha bakımından zamanla iki daire meydana gelmiştir. Bunlardan biri Azeri ve Doğu Anadolu sahasını içine alan doğu Oğuzcası, diğeri Osmanlı sahasını içine alan batı Oğuzcasıdır. Doğu ve batı Oğuzcaları arasında ilk asırlarda çok küçük saha farkları dışında bir ayrılık mevcut olmamış, bu saha farkları yavaş yavaş genişleyerek ancak 17. asırdan sonra doğu ve batı Oğuzca dairelerini meydana getirmiştir.
Bununla beraber arada yine iki yazı dili olacak kadar fark mevcut değildir ve her ikisi de ayni şiveye, yani Oğuz şivesine dayandıkları için Azeri ve Osmanlı Türkçeleri ancak tek bir yazı dilinin kardeş iki dairesi sayılabilirler. Esasen doğu ve batı Oğuzcası arasındaki farklar daha çok şivede yani konuşma dilinde kalmış, devamlı olarak Osmanlı kültür ve edebiyatının tesiri altında kalan Azeri sahasında yazı dili, Osmanlı Türkçe’sinden konuşma dilindeki ile mukayese edilemeyecek kadar az bir ayrılık göstermiştir.
Azeri ve Osmanlı Türkçeleri arasında, daha çok şivede kalan bu ayrılığın sebeplerini doğu Oğuzcasına Oğuz dışı Türk şivelerinin, bilhassa zaman zaman kuzeyden gelen Kıpçak unsurlarının yaptığı tesir ile İlhanlılardan kalan bazı Moğol izlerinde aramak lâzımdır. Bunlardan birincisi doğu Oğuzcasını batı Oğuzcasından bazı şekiller bakımından biraz farklı yapmış, ikincisi ise Azeri Türkçe’sinde bazı Moğol asıllı kelimeler bırakmıştır.
Bilhassa konuşma dili bakımından birbirinden farklı olan Azeri ve Osmanlı Türkçe’si arasındaki başlıca ayrılıklar, kelime başındaki b-m, kelime içindeki q-ġ, h, ilk hecedeki e-i, kelime başındaki t-d ile akkuzatif ve bazı fiil çekim şekilleri etrafında toplanır. Bu ayrılıklar daha çok konuşma dilinde kaldığı, yazı diline aksedenlerin ise ancak son devir Azeri Türkçe’sinde görülebildiği, Azeri sahasında yetişen başlıca edebî şahsiyetlerin bulunduğu 17. asırdan önce de doğu ve batı Oğuzcaları arasında kayda değer bir ayrılık bulunmadığı için bu iki Oğuz Türkçe’si yazı dili olarak Batı Türkçe’si adı altında bir bütün teşkil ederler.