İsrail Başbakanı Netanyahu, Gazze saldırısından sonra yaptığı açıklamada, “İnsanlığın düşmanlarına karşı savaşında İsrail ile ABD aynı çukurda yer alıyor. Tedbirimizi almazsak bu tür güçler (Hizbullah, Hamas, İran, IŞİD vs.) sadece Ortadoğu’da kalmaz Avrupa, ABD ve dünyanın dört bir tarafına yayılır” diyor. Netanyahu’nun söyledikleri Batı ile İsrail siyonizmi arasında var olan ittifakın bir teyidi, iki taraf (İsrail ve ABD) tabii ki aynı safta ama bunun “küresel bir kötülük”ün yayılmasını önlemeye matuf olduğu yolundaki retorik eskisi kadar inandırıcı değil. Artık İsrail’in ardı arkası gelmeyen katliamları Batı’dan ve Türkiyeli Yahudilerden de tepki aldı. Mesela 25 yıldır siyonizm karşıtı çalışmalarını sürdüren Başhaham Joel Weber Veiss, POSTA212’ye yaptığı açıklamada, Yahudilikle Siyonizm’in tamamen farklı kavramlar olduğunun altını çizip şunları söyledi: “İsrail’in bölge halkına uyguladığı şiddetten dolayı dünyadaki tüm Yahudiler haksız yere suçlu duruma düşüyor. İsrail’in kuruluşu dahil olmak üzere sonrasında izlediği politikalar hem bölge halkı hem de dünyadaki Yahudiler için haksızlıktır. Siyonizm, Yahudiliğe değil tamamen siyasi çıkarlara hizmet eden bir kavram. İsrail Devleti, diğer bazı dinlerde de örneklerini görebileceğimiz gibi, Tanrı inancını kullanarak hem insanların canına kastediyor hem de bizleri dünyaya yanlış tanıtıyor. Hiçbir devlet veya politikacının Yahudiliği ve kutsal kitabımızı kendi tekeli altına almaya hakkı yoktur. Buna ne Tanrı ne de biz izin veririz.” Her dinin müntesiplerinde olduğu gibi Yahudi dinine veya ırkına mensup insanlar da yekpare değildir. Aralarında dikkate alınması gereken farklılıklar söz konusu. Belki en başta çağdaş bir fenomen olması hasebiyle Yahudileri “Siyonistler ve Siyonizme karşı olanlar” olmak üzere iki ana gruba ayırmak lazım. Yahudi dini inancını temel alıp Filistinlilerin toprakları üzerinde ulus devlet kurma fikrini ortaya atanlar ve bunun mücadelesini verenlerin önemli bir bölümü Yahudi idi ama hakikatte dindar kimseler değildi. Bir dinin bir ulus devletin kurucu unsuru olarak seçilmesi o dinin sahiden devletin ruhu ve hukuk düzeninin esası olduğu anlamına gelmez. Muhammed Cinnah ve arkadaşları da tarihte ilk defa İslamiyet’i “Pakistan” adını verdikleri bir ulus devletin kurucu unsuru olarak kullandılar. Dilleri, tarihleri, gelenekleri ve yurtları aynı olan Müslümanları Hindulardan dinleriyle ayırmak mümkündü. Ancak ne Pakistan huzur buldu ne de birlik ve beraberliğini koruyabildi. İsrail Devleti sadece Siyonistlerin Batı’da tarih boyunca horlanan, türlü türlü kötü muamelelere maruz kalan Yahudilerin talebi değildi, belki bundan çok Batı’nın Ortadoğu için düşünülmüş bir projesi idi. Kuruluşundan beri gözlemlendiği üzere Batı dünyası –İkinci Savaş’tan sonra ABD- İsrail üzerinden bölgeyi kontrol etmektedir. İsrail bölgede var olduğu için a) Diktatörlükler, monarşiler ve otokrat rejimler varlıklarını sürdürebilmekte; b) Petrol geliri bölgenin refahına değil, yine kolayca Batı piyasalarına ve bankalarına akacak şekilde kullanılmakta; c) İslam ülkeleri arasında birlik sağlanamamakta; d) İslam ve İslam dünyası küresel sistemin ötekileştirilmiş korku ve nefret objesi haline getirilmektedir. Hıristiyan Siyonistler için İsrail, Yahudilerin zamanın sonunda kurtuluşları için feda edilecek Yahudilerin yuvasıdır, bu mülahaza ile mümkün mertebe dünyanın Yahudilerini İsrail’de toplamaktadırlar. Ama ABD ve Batı’nın iktidar seçkinleri için İsrail, bölgedeki emperyalist hakimiyetleri için kullanışlı bir araçtır. Laik Batılılar ve Evanjelikler kendi inançları ve çıkarları için istismar etmektedirler. Bu açıdan bakıldığında İsrail’in Batı’yı değil, Batı’nın İsrail’i kullanıp araçsallaştırdığını söylemek mümkün. Nitekim geçenlerde her fırsatta İsrail’in güvenliğini ABD ile eşit tutan ABD’li siyasetçilerin en açık sözlüsü Başkan Yardımcısı Joe Biden, “Eğer bir İsrail olmasaydı, çıkarlarımızdan emin olmak için bir tane icat etmek zorunda kalabilirdik” dedi. Burada Müslümanların ve anti-siyonist Yahudilerin –laik veya dindar fark etmez- Filistin ve Yahudi sorununu yeni bir okumaya tabi tutma zarureti ortaya çıkıyor.