Bir babayla kızı dertleşiyormuş. Kızı babasına hayatında çok sıkıntı yaşadığından ve bunlarla nasıl baş edeceğini bilemediğinden bahsetmiş. Problemler ardı arkasına devam ediyormuş hayatında.
Babası kızını dinlemiş ve; "Gel sana bir şey göstereceğim!" diye mutfağa götürmüş. Baba ocağın üstüne üç tane eşit büyüklükte kap yerleştirmiş. Üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Birinci kaba bir havuç diğerine bir adet yumurta öbürüne de bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Haşlanmış havucu ve yumurtayı birer tabağa kahveli suyu da bardağa koyup kızına "Ne görüyorsun?" diye sormuş:
Kız; "Havuç yumurta ve kahve görüyorum!" demiş.
Kızını elinden tutup masaya yaklaştırmış ve daha yakından eliyle hissetmesini istemiş. Haşlanmış yumuşak bir havuç içi katılaşmış bir yumurta ve bir bardak kahve.
Ardından kız; baba bunları bana niye gösteriyorsun?" diye sormuş.
"Bak" demiş baba. "Hepsi aynı sıcaklıkta ve aynı sürede pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdi. Havuç ilk başta sertti güçlüydü ama kaynatılınca yumuşadı güçsüzleşti. Yumurta çok kırılgandı ama kaynatılınca sertleşti. Bir avuç kahve sertti ama ısıtılınca gevşedi ve suya dağıldı. Yayıldıkça suya koku ve tat verdi. Şimdi söyle bakalım; Sen hangisisin?"
Peki biz hangisiyiz? Havuç gibi önce sert olup problemler yaşanınca yumuşayan ve güçsüzleşen miyiz? Yoksa yumurta gibi kırılgan ama sonradan problemler yaşanınca katılaşan mıyız? Yoksa kahve çekirdeği gibi problemler yaşanınca bile çevremize güzel koku ve tatlar veren miyiz?
Elbette güzel koku ve tatlar veren olmalıyız. Bunu hepimiz başarabiliriz.yani galiba