Dönemleri

İslamiyetten Önceki Türk Edebiyatı

Sözlü Edebiyat

Yazılı Edebiyat

İslamiyet sonrası Türk edebiyatı


Halk edebiyatı

Divan edebiyatı

Batı etkisinde Türk edebiyatı Tanzimat Edebiyatı


Servet-i Fünun

Fecr-i Ati

Milli Edebiyat

Cumhuriyet Dönemi

Türk edebiyatı veya Türk yazını Türk dilinde yazılmış sözlü ve yazılı metinlerin tümüdür. Daha çok yazılı edebiyatın temelini şekillendiren, Farsça ve Arapçadan fazlasıyla etkilenmiş ve çeşitli Farsça-Arapça alfabelerini kullanmıştır.

Türk edebiyatının tarihi yaklaşık 1.500 yıl öncesine dayanmaktadır. Eldeki en eski Türk yazıları 8. yüzyıldan kalma Orta Moğolistan'daki Orhun Irmağı vadisinde bulunan Orhun Yazıtları'dır.

Türklerin İslam'ı kabul ettikten sonraki edebiyat metinleri lügatler, fıkıh eserleri, peygamberler tarihi, şecere türü yapıtlardır. 15. yüzyılda Dede Korkut Kitabı ile başlayan destan türü, mektuplar, menakipler, tarihler, tezkireler nesir türünün biçimleridir. Türk halk edebiyatı, aşık ve tekke kollarıyla en eski beri süregelir. Halk edebiyatının bilmece, destan, masal, efsane, hikaye, atasözü, fıkra, menkıbe, deyim, oyun biçimleri vardır. Tekke edebiyatının nefes, ayin, ilahi, naat, mevlid, münacat gelen kolları günümüze ulaşmıştır. Halk edebiyatı yanında klasik edebiyat denilen Divan edebiyatı gelişmiştir.

roman türünün yaygınlaşmasıyla Türk edebiyatı da telif ve tercümelerle 1800'lerden başlayarak bu yöne eğilmiştir.
Türk edebiyatını dönemler açısından ele alma konusu açık değildir. En iyi yöntem sanatçılar ve eserleridir.

Türkiye'de cumhuriyet döneminin ilk devrinde Milli Edebiyat hakimdir. Halk diliyle yazan ve Genç Kalemler dergisinde toplanan yazarlar eserlerinde Türklüğü, vatanı, kurtuluş mücadelesini anlattılar, kendilerinden önceki bireye dönük Edebiyat-ı Cedide'cileri eleştirdiler. Bu devrin en önemli yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'dur. Milli Edebiyat'ın milliyetçi görünümü sonraki devirde Anadoluculuk ve halkçılık olarak edebiyata yansıdı. Dönemlerin etkisiyle hececiler, yedi meşaleciler grupları oluştu. Siyasal etkilerle toplumculuk ve köycülük akımları İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra güçlendi. Aşık ve tekke edebiyatı, modernleşmenin tesiriyle gücünü kaybetti, Divan edebiyatı ise Osmanlı ile beraber yok oldu.

Modern Türk edebiyatı öykü, roman, eleştiri, deneme türlerinde ürünler vermekte ve bireye dönük, postmodern bir akıma evrilmektedir.


  • 1 Selçuklular Dönemi
  • 2 Osmanlılar Dönemi
    • 2.1 Halk Edebiyatı
      • 2.1.1 Áşık Edebiyatı
      • 2.1.2 Halk Hikáyeciliği
      • 2.1.3 Yazanı Bilinmeyen Türler


    • 2.2 Divan Edebiyatı
    • 2.3 Tekke Edebiyatı


  • 3 Batı Uygarlığı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
    • 3.1 Tanzimat Edebiyatı
    • 3.2 Edebiyat-ı Cedide
    • 3.3 Milli Edebiyat


  • 4 Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Türk Edebiyatı
    • 4.1 Roman ve Öykü
    • 4.2 Şiir
    • 4.3 Araştırma,Derleme


  • 5 Türk edebiyatında roman
  • 6 Türk edebiyatında öykü
  • 7 Türk edebiyatında şiir


Selçuklular Dönemi
Türkiye topraklarında gelişen edebiyatın ilk ürünleri Selçuklu dönemine aittir. Ancak bu dönemden günümüze ulaşabilenler XIII.yüzyıla aittir. Farsça mesnevisi ile tanınan Mevlana Celaleddin Rumi'nin (1207-1273) az sayıda Türkçe beyitleri vardır. Oğlu Velet'in (1266-1312) Farsça İbtidaname, Rebapname mesnevilerinde Türkçe beyitler yer alır, bunlar dışında Türkçe şiirleri de vardır. Eski Anadolu türkçesinin en eski şairi olarak bilinen Ahmet Fakih (ö.1221) kaside biçiminde yazılmış dinsel öğütleri içeren Çarhname adlı yapıtla hac yolcularının kentleri, buradaki camileri konu edinen Kitabu evsafı mesacid üş-şerife mesnevisinin sahibidir. Yusuf ile Zeliha mesnevisinde bu Kuran kıssasını dinsel, ahlaksal yönüyle işleyen Şeyyat Hamza'nın hece vezni ile yazmış olduğu şiirleri de vardır. Gazellerinde aşk, içki, eğlence temalarını işleyen Dehhani dindışı edebiyatın Anadolu'da gelişen divan edebiyatındaki ilk temsilcisidir. Bu dönemde Battalname, Saltukname dinsel-destansı halk edebiyatı ürünleri oluşmuştur. Ancak bunların yazıya geçirilmiş çeşitlemeleri daha sonraki Osmanlı dönemine aittir.Dönemin en önemli şairi Yunus Emre'nin (1240/1241-1320/1321) halk diliyle söylenmiş ve çoğu hece vezniyle olan ilahilei tasavvuf konularını coşkun bir lirizmle işliyordu. Onun tarih boyunca alevi-bektaşi şiirini etkileyen yapıtı XX. yüzyılda yeniden dikkat çekti ve yansıttığı insan sevgisi yeni bir gözle değerlendirildi.