Okuduğum bir haber, beni çok memnun etmişti. Ama biraz düşündüğümde, o memnuniyetimin yerini tedirginlikler aldı. Peki, nedeni neydi? Gelin önce okuduğum haberin başlığını sizlere hatırlatayım, daha sonra neden tedirgin olduğumu, sizlerle paylaşmak istiyorum.
(Kur'an-ı Kerim ders olarak okutulacak. Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hayatı, ortaokul ve liselerde seçmeli ders olarak okutulacak, imam-hatip ortaokulları yeniden açılacak.)
Haberin başlığına baktığmızda, sevinmemek mümkün değil. Allah ın bizlere rehber olsun diye gönderdim dediği Kur’an ın, anladığımız dilden tüm okullarımızda okutulması, Allah ın bizlere nasıl bir öğüt rehberinden nasıl istifade edileceğinin yol ve yöntemini gençlerimizin öğrenmesi, peygamberimizin örnek hayatının öğretilmesi mutluluk verici.
Acaba gerçekten amaç, Kur’an ı gençlerimize, evlatlarımıza anladıkları dilden okutmak mı? İşte buna inanmak çok zor. Çünkü günümüzde Kur’an a karşı takınılan tavır ile söylenenler bir birini ne yazık ki onaylamıyor. Yani günümüzdeki uygulama, söylediklerinin tam tersi.
Örnek vermek istiyorum. Bugün cemaat ve tarikat eksenli İslam ı yaşamaya çalışan kardeşlerimiz, Kur’an [COLOR=#0000FF !important][/COLOR]aşağıda yazacağım fikre inandırılmış ise, acaba okullarda okutacaklarını söyledikleri Kur’an mı olur, yoksa kendilerinin ellerinden düşürmedikleri ve Kur’an ı anlatan, açıklayan büyük yaratıcımızın ihtiyarıyla yazılmış bir şaheseridir dedikleri kitaplar mı olur?
Kur'ân-ı Kerîm tek başına yeterli değildir, her şey Kur’an da yazmaz.
Zira Kurân-ı Kerîm özet bilgiler verir.
Kur’an ı herkes anlayamaz veli insanlar anlar.
Böyle bir itikat, inanç sahibi nasıl olurda evlatlarımıza Kur’an ı anladıkları dilden okuturlar? Kur’an ın muhkem ayetlerinin, tek başına anlaşılması zor, her konunun açıklanmadığı özet bir rehber ilan eden bir zihniyetin, bu konuda ki samimiyetine inanmamız nasıl beklenir?
Yaradan ın sizlere dinin anası olan ayetleri açık, seçik, örneklerle ve detaylı gönderdim dediği kitabına, layık görülen değeri görüyor musunuz? Halbuki Allah sizler Kur’an dan sorumlusunuz, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, sizce Kur’an a layık görülen bu düşünce, doğru olabilir mi? bu örnek bile aklını kullanan yeter.
Allah ın rehberine, tek başına anlaşılmayan, her konunun yazmadığı, detaysız bir kitap olarak bakanlar, acaba edinilen hangi velinin ya da hangi mezhebin fıkıh kitapları ile okullarda Kur’an ı anlatacaklar, bunu da söyleme cesaretini gösterebiliyorlar mı? Söylemelerine gerek yok, bizler çok iyi biliyoruz ve günümüzde örneklerini yaşıyoruz.
Üç ya da dört yıl önce, bir imam hatipli gençle sohbetimde, okulda Kur’an meali derslerinin olmadığını söylemişti. Bugünkü müfredatta var mı onu bilmiyorum. Düşünebiliyor musunuz, yakın zamana kadar din konusunda eğitim gören çocuklarımıza bile İmam hatiplerde, Kur’an ın meali konusunda ders koymayıp, gençlerimizi mezheplerin öğretisine göre yetiştirenler, bugün ortaokul ve liselerimizde Kur’an ı ders olarak, anladığımız dilden okutacaklarını söylüyorlar. Keşke okutsalar. Keşke bu samimiyetlerine inanabilsek.
Keşke diyorum, çünkü Kur’an anladığımız dilde okutulduğunda, bugün topluma dayatmak istenen dinin, Allahın Kur’an da önerdiği şekliyle yaşanmadığı ortaya çıkacaktır. Bunu da bildiklerinden, asla buna cesaret edemezler. Toplumun korktuğu, Kur’an dersi altında, İmam hatiplere yaptıkları gibi, hurafe ve rivayetlere dayalı, mezhepsel öğretilerin ağırlığında bir din dersi haline dönüşmesini sağlayacakları açıktır.
Günümüzde ki cemaat ve tarikat eksenli düşüncenin, Kur’an a çok iyi biliyoruz. Kur’an ı Türkçe mealinden okumak günahtır, Kur’an hiçbir dile çevrilemez zihniyetini taşıyanların, bu davranışında ne kadar samimi oldukları çok açık değil midir sizce?
Allahın tüm âleme, rehber olsun diye gönderdiği bir kitabın, hiçbir dile çevrilmeyeceğini söyleyenler, beşerin her dile çevrilebilen kitaplarından Kur’an ı anlamaya çalışmaları, sizce çok düşündürücü ve manidar değil midir? Bunları söyleyerek ve inanarak, Yüce yaratıcımıza ve kitabına yaptığımız saygısızlığın farkında mıyız? Hiç sanmıyorum.
Cemaat toplantılarında, Kur’an ın açıklaması diye okudukları kitapları hatırlayınız. Bir gün küçük bir toplantılarında bende vardım. Bahsettiğim kitaplar okundu ve sohbet bitti. Bende kısa birkaç cümle söyledikten sonra, elbette bunları da okuyalım, ama bu bilgilerin doğru olup olmadığını anlamak için, Kur’an ı da anlayarak okuyalım dediğimde verilen cevabın değerlendirmesini sizlere bırakıyorum. Çünkü aynı zihniyet, okullarımızda genç beyinlere ulaşmak için, Kur’an maskesi altında, böyle emellerine çalışıyorlar. Bakın bana nasıl bir cevap verdiler.
( Siz Kur’an ı okuyun, bizim kaybedecek zamanımız yok. Siz okuduğunuz Kur’an dan anlayamazsınız. Bizim okuduğumuz kitaplar Kur’an ı açıklayan, bu zamanda Kitab-ı Mübindeki ayetlerin ayetleridir türünden sözler söylediler.)
İşte gerçek amaç, düşünce ve zihniyetin ana kaynağı bu sözleri söylüyor. Sizce bu düşüncede olan bir zihniyet, kendilerinin bile yapmadığını, evlatlarımıza okullarda Kur’an ı anladığımız dilden okutacak dersi, koyabilirler mi? Kendimizi aldatmayalım, aldatmaya devam edersek, Rabbin hışmından asla kurtulamayız.
Camiler ve İmam hatipler, bizlerin arka bahçesidir zihniyeti ile siyasette toplumun karşısına çıkanlar, İmam hatiplerin orta kısımlarını da açmaya çalışarak, arka bahçelerini genişletmenin peşine düştükleri çok açık. Niyetleri apaçık bellidir. Küçücük taze beyinlerin, yaşamın gerçekleriyle yüzleşmeden, onları algılamaya başlayıp, sorgulama evresine gelmeden, emellerine kavuşmak tır asıl amaç.
Orta öğretim yaşı, evlatlarımızın hayata hazırlandığı, kendilerine gelmek, ne olduklarının bilincine varmak adına geçirdikleri, yaşamları adına karar vermeye çalıştıkları, ama bir türlü karar vermeye cesaret edemediği, olgunlaşma evresidir.
Bu küçük yaşta çocuklarımızın alınıp tek bir yönde eğitilmesi yanlış görüldüğünden, yalnız İmam hatiplerin değil, Silahlı kuvvetlerin bile, daha önce olan Ortaokul bölümleri kapatılmıştı.
Bizleri yönetenler bugün, söyledikleri ile yaptıkları uymayan bir yol üzerindedirler. Bu toplumun büyük bir kesiminde, tedirginlik ve üzüntü yaratmaktadır.
Çevremize bir bakalım, İslam ülkelerini bölüp parçalayarak, kendilerine küçük lokmalar haline getiren İslam düşmanları, bugün aynı yöntemi komşularımıza da uyguluyorlar. İslam düşmanları ile birlikte hareket eden yöneticilerimiz, aynı şeyleri bir gün ülkemize karşıda uygulayacaklarını unutmamalıdırlar.
Allah Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostu edinmeyin, yani onlara her konuda güvenmeyin, çünkü onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır diyorsa, bunun farkına varmayan Müslüman din kardeşlerimizin, yöneticilerimizin düştükleri hatadan vazgeçmelerini beklemek, onları uyarmak hakkımız olmalıdır diye düşünüyorum.
Bu ülke hepimizin ve başka gidecek yerimiz yok. Bu ülke üzerinde emelleri olanlar, bizleri kullanarak birbirimize düşürme planları yapıyorlar, bu çok açık görülüyor. Lütfen bunun farkına varalım ve alet olmayalım. Toplum olarak bölünmeyelim, birbirimize kin nefret beslemeyelim. Bizleri birbirimize düşürmek isteyenlerin, asıl amacı budur.
Devleti yönetenler, intikam ve kin duyguları ile hareket edemezler. Hele ben Müslüman ın diyerek, inancı ön plana çıkartıp politika izleniyorsa, bunun riski Allah katında çok daha büyük olacaktır.
Bizleri yönetenlere şunu hatırlatmak isterim. Bir gün Allah ın huzurunda hepimiz hesaba çekileceğiz. Herkesin yaptıkları önüne gelecek ve hesap sorulacak. Allah özellikle yöneticilere seslenerek, kendilerine kin ve nefret bile duysanız onlara adaletle hükmedin, kararlarınızda şuraya danışın, kendi başınıza kararlar vermeyin diyor da, bizleri yönetenler nefislerinin esiri olup, bunun tam tersini yapıyorsa, şunu sakın unutmasınlar, bu Dünyada ömrümüz çok ama çok kısadır.
Hesabın görüleceği o gün, birilerinin yakamıza yapışmasını istemiyorsak adaletten, Allah ın indirdiği Haktan, FURKAN dan ayrılmayalım. Kendimize beşeri inançlar yaratmayalım. Peygamberimizin hesap günü söyleyeceği gibi, Kur’an ı devre dışı bırakarak, onu anlaşılması zor bir rehber ilan ederek, beşeri kitaplarının ardı sıra gitmeyelim. Bunu yaparsak öyle bir çarpılırız ki, bir daha asla kendimize gelemeyiz. Son pişmanlık fayda etmeyeceğinin bilinciyle, inancımızı yaşayalım.
Allah ın adaletini kendi yetkilerine alanlar, kendilerince adalet yaratanlar, her zaman yanılgı içinde olurlar. Kazandığını zannedip, gücün ve ihtirasın etkisiyle hareket edenler, çok iyi düşünüp Rabbin verdiği mühletin farkına varıp, bu zamanı iyi değerlendirmelidirler. Yoksa hem bu Dünyada, hem de huzur mahşerde, layık olduklarını bulurlar.