Ben bir yazı okuduğumda akıl eleğinden geçirip
Gönül fırında pişirmeliyim
Anlamlı ve manalı olmalı
Okuduğumda açmalı bana binbir nurani kapı
Boş olmamalı
Söz olsun diye söylenmemeli
Satır dolsun diye karalanmamalı
Özü yüreğime akmalı
Virgülünoktası yerli yerinde olmalı
Her satır başı yeni heyecanlar sunmalı
Irmak gibi akıcı olmalı
Deniz gibi durgun görünsede
Her an bir fırtına çıkarabilecek rüzgarlara gebe olmalı
Haz duyabilmeliyim okurken
Bitirdiğimde hem içimde hem iliklerimde hissedebilmeliyim
Bana yeni fikirler sunabilmeli
Yeni kapılar aralayabilmeli
Üzerine şiirler bile yazabilmeliyim
Heyecan katabilmeliyanaklarımı kızartabilmeli kimi zaman
Aşk olmalımuhabbet olmalı
Birini bitirince bir başka yazı bulmalıyım
Yani; halleriyle beni halleyecek…
Tıryakı olmalıyım.
Çok şey istediğimi biliyorum ama
İnsanoğlu bir hez karnını doyurunca ilelebet doyabiliyor mu?
Nasıl açlık hissimiz her an bizimleyse
Okuma hissimizde hep bizimle olması lazım diyorum..
Önce Mukaddes Kitabımızı
Sonra bize kaniatı okutturacak kadar okumuş olmalıyız diye düşünüyorum…
Okumayınca ne hayatın hakkını verebiliyoruz
Ne de okunabiliyoruz…
Kainat dükkanındaki en güzel kitap ben olmalıyım diyerek okumalı
Ve gönül sayfalarımıza nurdan damlalarla
İmanı bir hazla gözyaşı mürekkebiyle
Kendimizi yazabilmeliyiz.
Okunacakmı…? diye endişe duymamalıyız
Hakikat dolu gönül kitabimizin alıcısı çok olur
Kendinde olmayanı merak eden
ve sayiblenmek isteyen senin gönül kapına kulpuna yapışır…
Biz ki;
“Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm”
Gerçekten de biz insanı en güzel bir sûrete sâhip olarak yarattık.
İnsanoğlu bu güzelliğin bu güzelliğin zekatını verebilmelidir
bir tavkim gibi hep zamanı içersinde hakkı hakikati okuyabilmeliler satırlarımızda.
Geçmiş yapraklarımız atılamayacak kadar kiymetli
Gelecek yapraklarımız binbir heyecanla beklenmeli diye düşünüyorum.
Gönül kitabınız kar gibi beyazgözyaşı mürekkebiniz daimi olsun…
Mevlam her satırının hesabını yüz akıyla vermemizi nasip eylesin…