``İnsan önemli kararlar vermeden bir gece beklemeli.Eğer sabah aynıysa her şey; o zaman bitirmeli bir hikayeyi.`` diyordu şair.Sabah oldu.Balkonumun camından izliyorum yavaş yavaş uyanan şehrimi.Geceki fırtına sakin rüzgarlara bırakmıştı yerini.Yağmur başka şehirleri yıkamaya gitmiş olmalıydı.Kuru ağaçların dallarındaki yağmur damlaları teker teker düşüyor yağmur suyu birikintilere.Soğuktan korunmak için, sarıp sarmalanmış insanlar işlerine gitmek için yollarda.Serçeler şehrin başlamayan gürültüsünün sessizliğini fırsat bilip var güçleriyle sohbetteler.``GÜNAYDIN ŞEHRİM..`` diyorum.
Günümün ilk sigarasını yakıyorum.ÖLÜME SAATLER KALA..Bugünün hatrına güzel bir kahvaltı hazırlamayı düşünüyorum kendime.Mutfağa gidince bu düşüncenin anlamsız olduğuna karar veriyorum.Sigaramı söndürüyorum.Duş alma fikrini kahvaltı fikriyle takas edip, banyoya giriyorum.Duşumu alıp , dişlerimi fırçalıyorum.Dün, bugün için aldığım elbiseyi dolaptan çıkarıyorum.Müzik setinden eve dağılan şarkının sözleri dikkatimi çekiyor.Aynamda kendimi seyrederken..``Hayat o kadar zor mu?Atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?Bahane mi lazım?Mazaretimiz mi kalmamış?Çok ayıp olmuş..``Buruk bir tebessüm beliriyor yüzümde``Gerçekten ayıp olmuş..`` diyorum kendimce.Aynamda kendimi izlemeyi bırakıp evimi toparlamaya koyuluyorum.İlk kez bu işi yaparken içimin huzurlu olduğunu farkediyorum.Teker teker her eşyayla vedalaşır gibi düzenliyorum.Evimde olan her eşyanın bende bir anısı varmış meğer.Köpeğim olmadan bu evin nasıl bomboş olduğunu anlıyorum.Ayrı geçirdiğimiz ilk geceydi.Son olmayacaktı ama.Son bir kez gözden geçirip her şeyin tam olduğundan emin olunca..Artık sıra bendeydi.Bir sevgiliye gidiyor gibi hazırlanmalı.Önce vücuduma kremlerimi sürüyorum.Aynamın karşısında sanki yanlış bir hareket yapmamak için her hareketimi izliyor, kontrol ediyordum.
Sıra saçlarımdaydı.Öylesine tepede topladığım nemli saçlarımı serbest bırakıyorum.Sırtıma dökülen saçlarımın tenime dokunuşu hoşuma gidiyor.Saçlarımı bugün için özgür bırakmaya karar veriyorum.Makyaj..Aram hiçbir zaman iyi olmamıştı bu boyalarla.Siyah göz kalemimle bakışlarımı çerçeve içine alıp rimelimi sürüyorum.Bu kadarı yeterdi.Beyaz saten elbisemi giydiriyorum bedenime.İlk sevgilimin hediye ettiği beyaz taşlı melek kolyemi takıyorum.Küçük beyaz taşlı küpelerimi...Gece sürdüğüm ojelerimin bozulmamış olmasına seviniyorum.Açık pembe çikolatalı rujumu gezdiriyorum dudaklarımda.Her zamanki gibi bolca sürüyorum parfümümü bedenime.Dün, bugün için aldığım beyaz topuklu ayakkabılarımı giyiyorum.Aynamda son kez kendime bakıyorum.Gelin olan kızlarına son kez bakan bir anne,baba gibi.Gözlerimde yaş dudaklarımda tebessümle.Yolcular gibi..Gitme vaktiydi.Çantamı alıp kapıya yürüdüm.Son kez baktım evime.
Bugüne dek bu evde yaşanan her olay, bu evde bulunan her insan şu an, aynı anda bu evin içindeydi sanki.Her zamanki gibi müzik setimi kapatmıyorum.Beni uğurluyor şarkı; bir daha gelmeyeceğimi biliyormuş gibi.``Sorma neden niçin.Her şey yalnızlıktan.Bak bak bak bak.Güzel bir gün ölmek için.``Evimin kapısını bir daha açmamak üzere kapatıyorum.Asonsöre binmiyorum bu gün.Tek tek , sindire sindire iniyorum basamakları.Dışarı çıktığımda; sanki saatlerdir hazırlanmamı bekliyormuş gibi, rüzgar kucaklayıveriyor bedenimi.Bu serinlik ürpertse de iyi geliyor.Derin derin içime çekiyorum rüzgarın tenindeki yağmur kokusunu.Arabama biniyorum.Her zamanki gibi yine ilk olarak müziği açıyorum.Sevdiğim bir şarkıyla uğurlandığım evimden, sevdiğim bir şarkıyla karşılandım arabamda.``Bir bilet istiyorum.
Tek kişilik olsun.Yarına çıkabilmek için.Heyecanı hatırlamam gerek.``Yine dalga geçiyormuşcasına gülüyorum.``Hatırlanıcak bir heyecan kalmadı ki..`` diyorum.Arabayı çalıştırıp yolculuğu başlatıyorum.``Topuklu ayakkabı giymek de ne zormuş..`` diye düşünüyorum.Ölüme giderken bile dünyevi şeyleri düşünmekten kendimizi alamadığımızı farkediyorum, şaşkın bir tebessümle.Ağır ağır kullanıyorum arabayı.Şehrimin her sokağını, her caddesini son kez kana kana gezmek istiyorum.Şehrimin her köşesinde benden kalan izleri izliyorum.Şu apartmanın merdivenlerine oturup ağladığım an.Şu durakta tanıştığım o tarz delikanlıyı hatırlıyorum.Şu köşedeki simitçiden son paramızla aldığımız simidi üç dost nasıl paylaştığımız.Issız bir parkta rastgele tanıştığım o erkekle garip ilişkimizi.
Öpüşlerin, kahkahaların, tokatların, sarılışların, küfürlerin içinde barındığı hastalıklı ama her şeye rağmen güvenilir bir ilişki.Şehrimde yaşadığım her sahneyi, sanki yabancıymışım gibi arabamın içinde koltuğuma otumuş sanki şu an yaşanıyormuşcasına izliyordum.Hayatım film şeridi misali yaşıyordu gözlerimde.Yaşanan her anla vedalaşır gibi..Şehrimi terketmeden önce dolu dolu yaşamak istiyordum.Bir sigara yaktırdı yine o şarkı.Dinlemekten vazgeçemediğim..Her dinlediğimde sigara yakmadan duramadığım..
Suratıma çarpar gibi beni bana anlatması..Küçük tepeden şehrimi izlerken..Sigaramı içerken..O şarkıyı dinlerken..``Yeni başlayan gün yardımcı olmuyor.Uykusuz geçen gece yardımcı olmuyor.Aldığım ilaçlar.Gittiğim doktorlar.Vücudumdaki yaralar yardımcı olmuyor.``Yardıma ihtiyacım olduğunu hatırlıyorum yine.Ne kadar da yardıma ihtiyacım vardı!!Her zamanki gibi kendi başımın çaresine bakmayı seçmiştim yine.Bana yardım etmek isteyen kimseye izin vermemiştim.Aslında yardım edemeyeceklerini biliyordum.Onlar bana nasıl davranacaklarını bilmiyorlardı.``Aldığım kararlar.Bozduğum kurallar.Kendime yenildim.Yardımcı olmuyor..``Şarkı bitiyor.Sigaram bitiyor.Öğlen güneşi az da olsa şehrimi ısıtmaya çabalıyor.Saat bire geliyor.Arabayı çalıştırıp o küçük pastaneme gidiyorum.Hala adını bilmediğim ama muhabbetimin koyu olduğu esmer genç , ben içeri girince şaşkın şaşkın bakıyor bana.Önce tanımıyor.Gülümseyerek ``Merhaba`` diyorum.
Hatırlıyor beni.Gülümseyerek ``Merhaba`` diyor o da.Cam kenarındaki o küçük masama oturup çayla simit istiyorum yine.Simitimi ve çayımı masaya koyarken``Hayırdır?`` diyor esmer genç.``Neden?`` diyorum.``Çok şık olmuşsun da..Bir yere mi davetlisin?`` diyor.``Evet`` diyorum.``Seni ilk defa böyle görüyorum.`` diyor.``Bende`` diyorum gülümseyerek.``Düğüne veya bir partiye falan mı gideceksin?`` diyor.``Hayır`` diyorum.``Nereye gideceksin?`` diyor.``Çok uzaklara ama hep burada olacağım.`` diyorum.Anlamsızca yüzüme bakıyor.Başka bir müşteri geliyor.Yanımdan ayrılıyor.Caddede karınca gibi sürekli gidip gelen insanları izlerken çay eşliğinde simidimi yiyorum.Gördüğüm her kare daha farklı geliyor gözüme.Anlıyorum ki; aslında ölüme yakınlaştıran her adımı attığımda, dünyadan uzaklaşmıyorum.Tam aksine daha da yaklaşıyorum.Belki yalan dünya hiç olmadığı kadar gerçek oluyor.Hesabı ödemek için hala söylediklerimi anlamamış olan esmer gencin yanına gidiyorum.Çıkarken ``Görüşürüz`` diyor.Gülümseyerek ilk kez ``Görüşürüz`` değil ``Hoşçakal`` diyorum.Arabama biniyorum.Şehrimi terketmenin zamanı gelmişti.
ÖLÜM bu şehirde olmamalıydı.Şehrimin son evlerini geride bırakırken bir yazarın sözleri satır satır okunuyor kulaklarıma``Bizim gibiler ölümlerini Tanrı`nın eline bırakamazlar.Kendi irademizle gelmediğimiz bu dünyadan kendi isteğimizle çekip gitmek güçlü bir duygudur.Ama bunu hep erteleriz.Tanrı`yla rus ruleti oynar gibiyizdir.Bir gün daha yaşamak, tetiği boşa çekmek gibi bir şeydir.``evet.Bu bugün tetik dolu olacak.Kumarı kaybetmenin zamanı gelmişti.Beni seven erkekleri hatırlıyorum; nedense.Belki de çalan şarkıyı onlara armağan ediyorum.``Yapraklar yatağın olsun.Kırlangıçlar arkadaşların.Yıldızlar yorganın olsun.Hem zaten gökte işsiz güçsüz duruyorlar.Büyük aşklar hep senin olsun.Hem boşu boşuna başkasında duruyorlar.``Arabayı kasabanın sahile yakın boş meydanına park edip iniyorum.Anahtarı almaya , arabayı kilitlemeye, müziği kapatmaya gerek duymuyorum.Şehrimin yerini doldurmasa da; bu bahar havalı küçük kasaba hoşuma gidiyor.Benimsiyorum.Sahile gelince ayakkabılarımı çıkarıp elime alıyorum.
Sahilin ılık kumlarını ayaklarımda hissetmek anlatılamaz bir haz veriyor.Sahil boyunca yürüyorum.Ayaklarımı ıslatıyor kıyıya gelip giden dalagalar.Hava kararmaya başlıyor.Sahildeki çardak altına kurulmuş cafeye girip denize en yakın masaya oturuyorum.Bronz tenli, yakışıklı garson ne istediğimi soruyor.``Rakı`` diyorum.Sadece rakı..Ufukta güneşin kayboluşunu seyrederken rakım geliyor.Teşekkür ediyorum.``Ne demek?Sizin gibi güzel bir genç bayana hizmet etmek benim için bir zevk.`` diyor bronz tenli, yakışıklı genç.Tebessümle karşılık veriyorum.Yanımdan ayrılınca sigaramı yakıp ağır ağır yudumlamaya başlıyorum rakımı.Birinci şişeyi bitirdiğimde yakamozun parıltılarını taşıyan denizin soğuk meltemlerini çekiyorum içime.İkinci şişemi getiriyor bronz tenli,yakışıklı garson.Bu kez endişeli gözlerle``İyi misin?`` diyor.``İyiyim , hem de hiç olmadığım kadar iyiyim.`` diyorum sarhoşlaşmaya yüz tutmuş sesimle.İkinci şişemin son kadehini doldururken; burada olduğum süre boyunca hiçbir şey düşünmediğimi farkediyorum.Sesli sesli kadehteki rakıyla konuşuyorum:
``Düşünüyorum; öyleyse varım, demiş üstad.Bu duruma göre ; ben, düşünmüyorum öyleyse yokum demektir.`` diyorum.Sonra kendi kendime kıkırdıyorum.Denize çeviriyorum yüzümü.Birden hüzünleniyorum.Derin bir nefes alıp ``Vakti geldi..`` diyorum.Çantamdaki , zehir dolu küçük cam şişeyi çıkarıp rakı dolu bardağımın içine boşaltıyorum.Bir kere de dikiyorum bardağı; gözlerim kapalı.Yerdeki ayakkabılarımı alıp sallana sallana kasaya gidiyorum.Hesabı ödeyip çıkıyorum.Bronz tenli, yakışıklı garson koşarak arkamdan geliyor.``Gidebilecek misin?`` diyor.Gülerek ``Tabiki gidebilirm canım.`` diyorum.``Emin misin?`` diyor.``Eminim.Sen merak etme.Hoşçakal.`` diyip uzaklaşıyorum.Yürüyebildiğim kadar yürüyorum sahilde.Gücüm tükenince yavaşça oturuyorum kumların üzerine.Sonra uzanıyorum olduğum yere.
Denizin karanlığındaki yakamozların dansı, onlara ritm tutan dalga sesleri,gökyüzünden onlara eşlik eden yıldızları, dolunayı,deniz kokulu meltemleri...Canım acıyor...İçimdeki her şey yanıyor..Tüm organlarım parçalanıyor..Ama yüreğimde bir huzur var.Bir annenin şefkatine sığınır gibi..Bir babanın sıcaklığında uyur gibi..Yüzümdeki huzurlu ifade, içimde yanan acıyla uyuşmuyor.Bedenimin yavaş yavaş yokoluşu...Gözlerimde deniz..Kulaklarımda dalga..Üzerimde dolunay ve yıldızlar..Tenimde rüzgar..Ağır ağır kapanıyor ıslak gözkapaklarım.Yüzümde acı bir tebessüm..Kanlı dudaklarımla son bir gayret.``HOŞÇAKAL DÜNYAM..``
Bu sahipsiz mektubun satırlarını o hiç tanımadığım SEN; okuduğunda, ben bu cümleleri kelime kelime yaşamış ve ölmüş olacağım.Biliyorum; uzun bir mektup oldu.Sabredip de okuduysan teşekkür ederim.Fakat insan ``SON``a gelince küçük cümlelerle NOKTAYI koyamıyor.Fakat insan ``SON``a gelince görüyor;ANLATILACAK NE KADAR ÇOK ŞEY VARMIŞ MEĞER..Ve sona gelince görüyor yaşanacak ne kadar çok şey varmış meğer.Gözlerim kapanmadan biraz önce bir yıldız kaydı.``Ölmek istemiyorum.`` diye fısıldadım.İnsanın son dileğinde anlaşılyormuş ölümün soğuk korkusu.Tüm yaşadıklarım ve yaşayamadıklarım seviyorum sizi!!Ve bu satırları okuyan SEN; son bir şey daha söylemek istiyorum sana.Ama noktayla değil, üç noktayla bitiriyorum bu hikayeyi:
BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜMDÜ...
Canan Dilek Dinçer