Atatürk, Türk milletinin yeteneklerinden asla şüphe etmemiştir. O, bu yeteneklerin küllenmesine neden olan yanlış bir takım geleneklerin, anlayışların, hurafelerin atılmasıyla ve milletin gelişmesini kendi çıkarlarına uygun bulmayan uygarlık düşmanı tutucu ve gericilerin faaliyetlerinin yok edilmesiyle Türk’ün bilim, teknoloji ve sanata ilişkin bütün yeteneklerinin tekrar uygarlığa ışık tutacağına inanıyordu. İnkılaplarıyla da bu yolu açmıştır. O, düşünüşün ve düşüncenin önündeki engelleri kaldırarak her Türk yurttaşının aklıyla hareket etmesinin yolunu açmıştır. O biliyordu ki aklıyla hareket edenleri kullanmak mümkün değildir. Aşağıdaki anekdot O’nun Türk insanının aklına verdiği önemi gösteren örneklerden birisidir.1937 yılında bir Eylül akşamı, on arkadaş iki sandala binerek Florya’da geziyorlardı. Bir aralık deniz köşkünden bir sandalın kendilerine doğru geldiğini farkettiler. Herkes gürültüyü kesmişti. Ata’mızın gür, aynı zamanda müşfik sesi duyuldu:
- Çocuklar, eğlentiniz çok hoşuma gitti. Aranızda bulunmayı arzu ettim.
Gençler bu ani ziyaretten son derece memnun ve heyecanlı derhal Ata’nın bizzat kullandığı sandalı aralarına alıyorlar. Üç sandal mehtaba karşı yol alıyor.
Ata:
- Aferin çocuklar, Türk gençleri hem çalışmasını, hem eğlenmesini bilmelidir. Memleket sizindir. Çalışın ve eğlenin, diyor.Gençler hep bir ağızdan bütün millet gibi kendilerinin de minnettar oldukları bu güzel vatanın güzelliklerinden O’nun sayesinde yararlandıklarını tekrar tekrar söyleyince, Atatürk yine:
- Çocuklar, diyor, ben bu inkılabı sizin babanızla, dayınızla, ananızla velhasıl bütün vatandaşlarınızla yaptım. Bu sizin hakkınız. Ancak, görüyorum ki, bana karşı güveniniz çok kuvvetli. Size bir soru soracağım: Kabiliyetsiz bir milletin başında bulunsaydım, bu inkılabı yapabilir miydim?..İçlerinden Sadi adında biri atılıyor:
- Atam, diyor, sen kabiliyetsiz bir milletin başına gelemezdin. Çünkü, kabiliyetsiz milletten böyle şef çıkmaz!..Ata, heyecanla ayağa kalkarak bu gencin elini sıkıyor ve:
- Bunu söylemenizi bekliyordum, diyor.