Söylenmeyecek sözleri vardır insanın, gizemleri ve sırları vardır kimsenin bilmediği. Ve Gizliden sevdiği, unutamadığı, unutmak istemediği biri, aklından hiç çıkmayacak anıları vardır.
Sadece kendisiyle paylaşabileceği yaşanmış güzel günleri ve yüreğinde hiç unutulmayacak bir yarası vardır.
Hani senin yaran kim diyecek olursan gözlerinin içine bakarak sen demek isterdim ama bizim hiç göz göze kayboluşlarımız olmadı yasaksız zamanlarda.
Mesela korkusuzca el ele yürüyemedik ve şehrin hep kuytu sokaklarında kaçamak adımlar ile yürüdük.
Fakat tüm zorluklarına rağmen bu aşkın iki kahramanını oynadık.
Sen esas kız oldun bense esas oğlan.
Sevdik bir birimizi bir geleceğin var olduğunu düşünmeden.
Aylar geçti, yıllar geçti biz yan yana olmasakta aynı atan iki yürek aynı damardan akan kan gibiydik hiç ama hiç ayrılamadık, kopamadık.
Fakat ansızın gideceğim dedin ve seni bir sonbahar hüznünde kaybettim.
Neden gitmiştin anlamayadım ve ardından ağlayamadım.
Çünkü hep geleceğin umudu vardı içimde.
Ve bu umutla bekledim yaşadığım son saniyeye kadar.
Geldin mi diyecek olursan sen gelmedin ama bende vazgeçmedim.
Neden mi ?
Aşk Vazgeçenlerin değil sevmeyen devam edenlerin hakkıydı bence ve o hakkımı sonuna kadar kullandım seni severek.
İnan hiç ama hiç pişman olmadım.
Yarınım Olamasanda Yarim Oldun ya O da bana Yetti Sevgilim.
Yüreğim seninle Bunu Unutma …
Gözlerinin gözlerime deydiği o ilk anda çatırdattın yüreğimin aynasını. Yüreğimin sevmekle görevlendirilmiş en hassas noktasına dokundun seni gördüğüm gün. Ruhuma beni seveceksin diye emir veren kıdemli asker gibiydi güzel gözlerin. Kirpiklerinin her bir teli, beni göz hapsine aldığında nöbet tuttular kaçmamam için. Oysa yeryüzünün en mutlu esiriydi o an gözlerinin esiri olan gözlerim. İşte o günden beri sen ve ben yokuz, biz varız, deli dolu sevgimiz, unutulması güç anılarımız var. Şimdi senin sesinden defalarca dinlediğim şiirin dizeleri çınlıyor kulaklarımda. Sevgileri yarınlara bıraktınız? Biz bırakmadık, bitmeyen işler yüzünden yanlış tanımadık birbirimizi. Doğan her yeni gün bizim için el değmemiş yepyeni bir tuval oldu. Her defasında farklı bir şekilde birbirine karıştırdık ruhumuzun renklerini. Bir fırça darbesi senden, sonraki benden. Bendeki kırmızı sende ki beyazla, ikimizin pembesiyle hatta bize ait olmayan siyahla harmanlandı çok zaman. Ne çıktıysa ortaya ikimizin eseriydi. Mutluluk, hüzün, tutku, özlem, sevgi, aşk tabloları çizdik beraber.
Bastırılmış duyguların, eğitilmemiş ruhların, sindirilmiş yüreklerin harcı değildir aşk.
Sınırları önceden belirlenmiş sevdalara örnek olalım diye zorladım sınırları. Tel örgüleri aştı, mayınlarla çarpıştı yüreğim seni sınırsız sevebilmek için. Sende kendimi buldum ben. Bendeki seni sevdim delice. Şimdi ikiniz beraber büyüyorsunuz, bir sen birde sevda.
Bak; her şeyden geçtim, cevabını bilmediğim sorulara yanıt aramıyorum artık. Nereye varacağımızı bilmesem de huzurla aynı yolda yürüyorum seninle. Dünü boş verdim, yarınlar önemini çoktan yitirdi yanında olduğum bu günü yaşarken. Belki sonu olmayanım belki de sonsuza kadarımsın kim bilir..
- Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi... Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz... İkimizde cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı... Sen yapamadığın hamlenin, hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep... Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim... İçimden çığlık atarak susuyorum... Susuyorum... İçimde o kadar güzelsin ki... Sana susuyorum... Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Aslı yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar... Her soğuk üşütemediği gibi, her ateş de yakamazmış insanı... Üşüyorum; alev alev üşüyorum... Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya; gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir şey değil... Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler... Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam...
Gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
Gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
Artık seni sana bıraktım ben zaten hep kendimleydim ve hep kendimi paylaştım.Artık al kendini benden ve yaşamak istedigin gibi yaşa aşkı,hayatı,kendini.yaşamak istedigin ne varsa kendince yaşa çünkü ben yoruldum artık ben yokum...
Yıkık bir sevginin yıkıntılarını toplamakla ugraşma..hiçbir zaman yıkılmayacak bir sevgi için savaşını ver...ben bu savaşta yenk düştüm.Ben yenik kahraman sen kazanan kral ol....
Ne kadar yenik düşsem de, ne kadar üzülsem de güzel yanları da vardı seni yaşamanın,tabi yaşadıgım kadarının.....
Ruhum istemiyor, ayaklarım sürüklemiyor.. Girilmesi gereken yere doğru atılan her adım boşluğa uzanıyor hissini veriyor.. Dönüp ardıma baktığımda ellerimden kayıp giden yaşamın gözyaşları düşüyor gölgeme..Düşünüyorum, düşünüyorum.. kendimi avutmak için bulduğum nedenlerin hepsi anlamsız geliyor..Bir şeylerin bittiğini bile bile, sona ermişliğin külleri savrulurken hangi ateş ile avutabilir ki insan kendini?
Kendimi oyalama adına buluğdum oyunlar bir süre sonra sıkıyor, sayfalarında kaybolduğum kitaplar anlamsızlaşıyor ve dahası, kendimi dinleme molalarım canımı sıkmaktan başka bir işe yaramıyor..
Sen ise sanki kendine duvarlar örüyorsun.. Sırrını kimseye vermek istemeyen ustalar gibisin.. O kadar sağlam ki duvarların, biliyorum ne kadar ararsam arayayım içine girebileceğim bir kapı bulamayacağım.. Olsun diyorum.. Duvarlarını beyaza boyayıp, çiçekler ekiyorum.. gözlerimi kapıyorum beyazlar siyaha dönüyor..Çiçeklerim ise büyümüyor.. Dikenler bitiyor duvarlarının topraklarından.. siyahlar ağlıyor, yeşiller soluyor..
Sen susuyorsun..
Kendime yalanlar söylüyorum, yalanlarıma kendim bile inanmıyorum.. Yalan düşlere akıyor, düşler yalana sarılıyor.. gerçekleri görmezden geliyor, kendime kör muamelesi yapıyorum.. Gözbebeklerim öldükçe karanlıklar büyüyor ve içimde durmaksızın bir şeyler bitiyor.. Biliyorum
Sokağıma gece düşünce içimdeki tüm ışıklar sönüyor.. Ellerimin arasından kayıp gidiyorum.. kendimi bile tutmaya mecalim yok.. Gözlerim gökyüzünde, ellerim sana doğru uzanıyor.. Hayır, düşüyorum kurtar beni demek için değil ellerimi uzatışım..Sadece.. sadece sana dokunmayı özlediğimden..
Eksik bir şey var mı, neden bu tarifsiz keder hayatımda dedikçe yalnızlığım değiyor dudaklarıma, konuşamıyorum.. Uzayan geceye çektiğim perdelere rüzgar çarpıyor.. Bilmediğim diyarlardan gelen soğuk iklimler doluyor hücrelerime..İçimi ısıtmalıyım diyorum ve çok sevdiğim çayı demlemek için ayağa kalktığımda çay kavanozuna yalnızlığımı doldurduğumu unutmuş olduğumu hatırlıyorum..
Soğuk mermerlerden yaptığım eşiğe diz çökerken duvarlar yükselmeye başlıyor yeniden.. Bir sırada ben örmek istiyorum kendi mabedime, gel gör ki hayat ile yarışamıyorum..
Ben bir sıra ördükçe, hayat beş sıra örüyor
ve duvarlar ,
yükseliyor
yükseliyor..
yükseliyor..
Yıldızların yolladığı ışıklar bile sızamıyor surlardan..
Beklediğimin gelmeyeceğini bilen bekleyişim sessizce yanıma geliyor.. Birlikte geçmişi yad ederken, çok zamandır kumdan kaleler yapıp bir dalganın gelip kaleyi benden alışını beklemediğimi hatırlıyorum.. Ne çok zaman geçmiş deniz kabuğu toplamayalı.. Çıplak ayaklarımı kuma değdirmeyeli sanki asırlar geçmiş gibi..
Kim bilir kaç yağmur damlasını öpmedi saçlarım.. Arayıp sormadığım ay ışığı tenime küsmüş olmalı.. O kadar sessizleşmiş ki hayallerim, inceltilmiş yalnızlık nağmeleri yankılanıyor kulağımda..
Biliyor musun; Sana zamansız ve anlamsız seslenişlerimde sorduğum sorulara beklediğim hiçbir cevap yok aslında..
Şu anda 39 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 39 misafir)