Aralarından geçiyorum
Hiç kimse el-ele değil
Herkes kendine dönmüş diyorum.
Birkaçının içine bakıyorum
Hiç kimse kendisiyle barışık değil.
Herkese kendimi anlatıyorum
Kime kendimi anlatsam şaşırıyor
Kendimi kime anlatacağım şaşırıyorum
Hiçkimse ilkin kendine alışık değil.
Günaydın Serçe'm Şuna Bak Serçe Buda Sengillerden =)
​
Günaydın Serçe'm Şuna Bak Serçe Buda Sengillerden =)
Sus!
Sus; ve git!
‘Susmak cinayettir’ derim ya ben hep;
işte öyle, bırak zehrini ve git!
Gülüşüm donsun dudaklarımda,
kanım çekilsin damarlarımdan,
soru işaretleriyle boğ beni,
ve git!
Sus ki; doğmasın güneşler, yenilsin karanlığa.
Bir adım önden gitsin korkular.
Yitip gitsin manalar ve küçülsün dünya.
Ateş olamadan söndürülsün kıvılcımlar.
Sus ki; sıkışıp kalsın yüreklerin bir köşesinde,
ve hatta zincirlere vurulsun aşklar.
Öyle bir sus ki; utansın Eflatun, utansın Mevlana
Utancından yerin dibine girsin, Mecnun’lar Leyla’lar.
Öyle bir sus ki; diz çöksün sessiz duvarlar.
Nasıl susulurmuş, görsün dünya.
Sağır bir sessizlik içinde, dilsiz zamanlara aç kapılarını…
Yalancı aynalarda seyredip kendini,
Saklı sandıklara göm duygularını!
Sus ki, bir bahar sabahı açılmasın kalbim,
ve hanımeli kokuları yaymasın dünyaya!
Keskin bir kılıç gibi savur sessizliğini
Bir yara daha aç gönlümde,
bir dal daha kır hayat ağacımdan,
ne fark eder değil mi?
Acının dibi yok sevdiğim, ölçüsü yok!
Sus ki, giderek uzaklaşsın kızıl ufuklar!
Sus şimdi!
Doya doya, kana kana sus!
Artık sus;
ve git!
Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde
Kavrulup gidiyorum.
Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde
Savrulup gidiyorum
Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine
Atlayıp gidiyorum.
Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine
Katlayıp gidiyorum.
Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri
Görünüp gidiyorum.
Ne belli yerim var, ne de sevdiğim biri
Sürünüp gidiyorum.
Bu akşam vakti deniz,
O bütün hasretimiz,
Sanki gelmiş de dile,
Nedametin sesiyle,
Çarparak kayalara,
Yetmez mi, diyor deniz,
Karada çektiğiniz?
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
Günün geçit vermez karlı dağlarını
Sanki sihirbaz bir el eritincedir.
Bütün gün beklediğim bahar ki gece,
Gökte yıldızların da ümidincedir.
Yollar, yollarda nihayet içime denk,
Sonsuzlaşarak başı boş gidincedir.
Ben ister güleyim, ister ağlayayım,
Sesimi yalnız kendim işitincedir.
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
Gelmek isterdim sana...
bir bahar tazeliğindeki umutlarla dolu yüreğimle.
yokluğunun o en kuytu ızdıraplarından kurtulup;
bir koluma güneşi ve bir koluma yıldızları takıp gelmek...
sonra,gözlerine sevdalı çoban türküleri yazmak,
mart ayazında bahar müjdesi bekler gibi beklemek kapında.
lügatımdan anlamı sensizliğe gelen tüm kelimeleri söküp
ismini dağlara-denizlere,
çığlık çığlığa haykırarak gelmek...
umutsuzluklarının üstüne umutlarımı yıkmak
ve yokluğunun varlıklarını kaybedip bir sabah
bir çiçek kokusu eksik yaşamadan baharı
her uyandığımda tutan hasret nöbetlerimi yenerek gelmek...
bir zeytin dalı uzatıp yıkan korkularıma,
tüm umutlarımla yeniden barışmak,
ecel gibi kovalayan yalnızlığı atmak için içimden
zamana saklanmış vuslata inanarak gelmek...
gelmek isterdim sana...
tüm denklemlerini çözüp mutlulukların.
umut dağlarının doruğunda bularak yüreğimizi,
diz boyu kara inat açan kardelenler gibi;
sana fililenerek,sana yeniiden doğarak,sana yaşayarak bir ömür
ve sana ölerek yaşamak için...
duvağı yeni açılmış bir gelin heyecanında bulmak seni
aşktan ürkek ellerine çiçekleri dahi kıskandıran
tatlı bir demet tebessüm uzatıp
yay edip kaşlarını,kirpiklerinle vurulmak için...
Ah ahu gözlüm,yüreğimin çözülmez dili ah!
ben bilirim ayrılıkların zulmünü bir ben
bir benim yüreğime nakışlanır hüznün siyah yüzü
benim uykumu böler gecenin kulağıma söylediği şarkı
bir benim gözlerim uykuya hasret kalır
bir ben adını umut koyarım herşeye rağmen bekleyişlerin...
Bekle beni papatyam,bekle...
tozlu raflara kaldırma ümitlerini.
gün olur günler içinde hasret tükenir,
kırılır yüreğimizin yangınıyla is tutmuş bu demir parmaklıklar.
sıra dağlar kalkar elbet aradan,
eğer ecelse kavuşmanın bir diğer adı
Tanrı'ya yakaran bu eller bir gün kavuşur
bekle... Ali Sarıkaya
Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)