İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’ndaki Orta Avluda, Atatürk’ün Ziyaretini Bekleyenler... Yıl 1930, Aralık ayının on beşi, pazartesi, saat on bire yirmi var... Hava kapalı ve oldukça serin...




Gazinin Geldiği Gün



1933 yılında İstanbul Üniversitesi adını alan üniversitemiz o zamanın tek üniversitesi olma özelliğini taşıdığından Atatürk’ün dikkatini üzerinde topladığı kurumların başında geliyordu. Okumaya tutkun olan Atatürk daha sonraları kurulmasını ve zenginleşmesini sağladığı Üniversite Kütüphanesi’nin okuru da olmuş, zaman zaman ödünç kitap alarak bu değerli kütüphaneden faydalanmıştır. Buna ait belgeler kütüphanemizde değerli anı-belge olarak korunmaktadır. Aldığı kitaplar O’nun ilgi alanlarını ve kaç yabancı dile hakim olduğunu göstermesi açısından da ilginçtir.

İstanbul Üniversitesi’ni ziyaret edip öğretim üyeleri ile tartışarak, onların derslerine girip dinleyerek üniversiteyi onurlandırmış, kamuoyu önünde değerinin yükselmesini sağlamış, üniversitenin durumunu kendi gözlemleri ile anlamaya ve yaptığı konuşmalarla bilimsel incelemeleri yönlendirip, hızlandırmaya çalışmıştır.


Atatürk’ün Darülfünun’u Ziyaretini (15 Aralık 1930) Dr. Mehmet Reşat Uysal Anılarında Şöyle Anlatıyor:

İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’ndaki Orta Avluda Atatürk’ün Ziyaretini Bekleyenler Yıl 1930, Aralık ayının on beşi, pazartesi, saat on bire yirmi var... Hava kapalı ve oldukça serin... Darülfünun parkındayım. Gelen bir otomobil sesi. Açık otomobil... Durdu, nerede? Tam, şimdiki Atatürk Anıtı’nın bulunduğu yerde...

Gazi Mustafa Kemal ve refakatindekiler: Katib-i Umumi Tevfik Rüsuhi, Seryaver Recep ve Kılıç Ali Beyler, otomobilden indiler. Belli ki, bu geliş ansızın olmuş, önceden bildirilmemişti, öyle ki benden ve olsa olsa bir iki kişiden başka ortalıkta kimse yoktu... Yanlarına koştum. İlk gözüme çarpan Atatürk’ün kumral kızıl saçlarıyla koyu mavi gözleri oldu. Kendisini selamladım. Darülfünun’a girdiler, merdivenlerden çıktılar, birinci katta Hukuk Fakültesi Katib-i umumisi Ethem Akif Bey tarafından karşılandılar. Darülfünun Eminliği’ne girdiler. İçerde kaldıkları yirmi dakikalık sürede, sonradan öğrendiğime göre, Gazi Mustafa Kemal, Ethem Akif Bey’den Darülfünun Fakültelerinin teşkilatını, yerlerini, fakültede bulunan kız ve erkek talebelerin ayrı ayrı sayıları ile son yıllarda Darülfünun’a giren talebe miktarlarını sormuş... Bu arada büyük ziyareti duyan, Darülfünun Emini, Müderris Muammer Raşit ve Hukuk Fakültesi Reisi, Müderris Tahir Beyler gelmişler, kendilerini takdim etmişler, hoş geldiniz demişlerdir. Gazi Mustafa Kemal’in derslere girme isteğini belirtmesi üzerine kendilerine ders programı sunulmuştur. Programı gözden geçiren Gazi Mustafa Kemal Hukuk Fakültesi’nin birinci sınıfını seçmiş ve oraya gitmişlerdir.



Atatürk, İstanbul Üniversitesi’nde ders dinliyor...



Burada Müderris Tahir Bey’in verdiği dersi bir süre dinlemişler, sonra da hukuk üçüncü sınıfa gitmek üzere ayrılmışlardır. Orada Müderris Mustafa Reşit Bey’in verdiği dersi de bir süre izledikten sonra Darülfünun Eminliği’ne dönmüşlerdir. Kendilerinin burada bulunmadıkları sürede birçok müderris birikmiştir. Bunlar teker teker Gazi Mustafa Kemal’e Emin, Müderris Muammer Raşit Bey tarafından takdim edilmişlerdir. Emin bundan sonra Gazi Mustafa Kemal’e Darülfünun’un çalışmaları ve problemleri üzerine de açıklamalarda bulunmuştur.

Gazi Mustafa Kemal’in arzuları üzerine hukuk üçüncü sınıfa saat yarımda gidilmiş, Müderris Ali Kemal Bey’in verdiği Deniz Ticareti Hukuku dinlenmiştir. Bir süre sonra buradan çıkılmıştır. Gazi Mustafa Kemal koridorda "Darülfünun’un bu sıcak muhitinden insan kolay kolay ayrılamıyor, biraz daha oturalım" demişler ve tekrar eminlik odasına girmişlerdir. Ben de hemen onların arkasından içeri daldım. Müderris Muammer Raşit Bey de: "Onun içindir ki biz de burada ölmek istiyoruz" deyince, Gazi Mustafa Kemal bunu şöyle düzeltti: "Burada ölmek değil, yaşamak isteyiniz! Başarıya ulaşmak için yaşamak, her işte, askerlikte de bir kaidedir."







Atatürk, Profesörlerle...


Atatürk, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Muammer Raşit ve diğer profesörlerle toplantı yapıyor. Talebelerin arkamdan itmesi ile Gazi Mustafa Kemal’in oturduğu koltuğun yanına kadar vardım. Bundan böyle artık toplantı ve konuşmaların ortasındaydım. Gazi Mustafa Kemal’in, Darülfünun’un teşkilatından bilgi edinmek ve müderrislerini tanımak istediğini sezdim. Bu arada Gazi Mustafa Kemal’e zarif bir tepsi ve güzel bir fincanla kahve sunuldu. Kahveyi içerken, Muammer Raşit’e sordu:

Atatürk: Türkiye’de umumi maarif programı nasıl olmalıdır?

Muammer Raşit: Maarif programında nazarı ehemmiyete (önemle bakılacak) alınması lazım iki nokta var, biri talim (öğretim) ötekisi terbiye (eğitim)!...

Atatürk: Talebenin terbiye-i fikriyyesine (öğrencilerin ideal eğitimine) nasıl hizmet edilmelidir?

Muammer Raşit: Anakucağında başlayarak, ilk mekteplerden (ilkokul) Âli tahsile kadar cumhuriyet, demokrasi ve milliyet esasları telkin edilmelidir (aşılanmalıdır).

Atatürk: Peki, ilk mekteplerde öğrencilere cumhuriyet ideali nasıl telkin edilir?

Muammer Raşit: İlk ve orta tahsilde bu vazifenin nasıl ifa edildiğini iyice bilmiyorum. Darülfünun’da talebelerin cumhuriyet, demokrasi ve milliyet esaslarına göre yetiştirilmelerine çalışıyoruz.

Bu kez ikinci öneme aldığı öğretim konusuna gelen;
Atatürk: Darülfünun’un terakkisi (ilerleme ve yükselme) neye mütevakkıftır (bağlıdır) ?

Muammer Raşit bu konuda ve Müderrislerin çalışmaları üzerinde açıklamalar yaptı. Ancak anlatılanların Ata’ya bir kanaat vermediğini sezdim.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarih konularına geçerek müderrislere: "Eti, Ege, Aka... lardan bahsedelim. Bunlar üzerinde kim konuşacak?... Siz, Fuat Köprülü Bey?" dedi.
Müderris Fuat Köprülü: Mazur görmenizi istirham ederim, bendeniz Türk Dili edebiyatı ile meşgulüm.

Atatürk: Ege konusunu konuşalım Ege’nin ilk ahalisi, Ege medeniyetinin sahipleri kimlerdir?

Bir müderris, ikinci sandalyeler dizisinden, sanırım kapıya yakın ikinci sandalyeden, adını sonradan öğrendiğim eski Grek Müderrisi Fadıl Nazmi Bey, sorulan Ege konusu ile ilgili bir efsane (mitoloji) anlattı. Atatürk bunu sonuna kadar dinledikten sonra: Tarih, Arkeolojik, gerçek paleografik ve filolojik bulgulara dayatılmalıdır, efsanelere değil... Bence, Asia’dan (Anadolu’nun ilk adı) Ege adalarına geldiklerini gösteriyor ve gösterecektir... dedi. Atatürk, bir süre tavana bakarak düşünceli ve üzüntülü göründü, sonra: Gençlerimiz bu konulara yöneltilmelidir, buyurdu. Gazi Mustafa Kemal uzağı aşan, derine varan görüşleri ile tarihçilerimizi uyardı...


Gazi Mustafa Kemal ayrılmak üzere ayağa kalktığında Muammer Raşit Bey’in sunduğu, Darülfünun Hatıra Defteri’nin ilk sahifesine şunları yazmıştır:

“İstanbul Darülfünununda yüksek profesörler ve kıymetli gençlerle yakından tanıştığıma çok memnun oldum. İlim timsali olan bu yüksek müessesemizin büyük hizmetleri ile iftihar edeceğimize şüphe yoktur.”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Gazi daha sonra "Yaşa, Varol, Büyük Başkanımız" sesleri ve alkışları arasında İstanbul Üniversitesi’nden ayrıldı.