"Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp,
parmaklarımı kanatarak,
kırasıya,
çıldırasıya...

erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum ama nasıl, kilometrelerle derin,
kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzdebin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz.....
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.
ve artık ben
biliyorum:

toprağın -yüzü güneşli bir ana gibi-
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.....
Fakat neyleyeyim saçlarım dolanmış,
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kabil değil.
Sen yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
Sen yürümelisin
beni bırakarak..."

kadın sustu.
SALDIRDILAR...
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
AYRILDILAR.

Nazım Hikmet RAN