İnsanların maskelerinden ve açık sözlülükten bahsedeceğim bu yazımda. İnsanlar evde, işte, okulda, mahallede, köyde, şehirde, yurtdışında değişik maskelerle dolaşır. Öyle ki sevdiklerin insanlara karşı da maskeleri vardır insanların. Ben maskeler kötü, herkes ikiyüzlü şeklinde yaklaşmayacağım. Her insanın maskesi vardır, belki de olmalıdır. Patronunuza karşı, öğretmeninize karşı ya da anne-babanıza karşı maskesiz yaşamak çok da kolay olmayacaktır. Bu yaşamın getirdiği bir savunma mekanizması diyebilirim. Kuşak çatışması yaşadığınız anne-babanıza karşı tamamıyla maskesiz olabilmek çok büyük sorunlara yol açar. Tabi ki bu her anne-baba için geçerli değildir, olamaz. Bilgi, iş anlayışı, yaşam anlayışınızın farklı olduğu bir patronunuz varsa aynı kural geçerli olacaktır. Bütün yaşamınızı etkileyecek, hayatınızın bir yılını heba etme yetkisi olan hocanıza karşı da maskesiz yaklaşamayabilirsiniz.
Maskesiz [COLOR=#009900 !important]ya
şanmaz mı peki? Tabi ki yaşanır, yaşayanlara saygı duyarım. Psikolojide, sosyolojide maskesiz yaşamak önerilir, maskelerin negatif yönleri anlatılır. Bunları “dürüst” bir şekilde ele alırsak, bu önerileri sunanların sizden daha az maskeye sahip olmadıklarını görerek; ikilemi yakalayabiliriz. Burada önemli olan nokta, maskesiz yaşamamız gereken kişileri bulmamızdır. Sevgilinize, dostunuza veya çok değer verdiğiniz arkadaşınıza karşı maskeniz varsa bir “yalanı” yaşıyorsunuzdur. Maskeyle yaklaştığınız bir insan sevgiliniz olamaz; maskesiz derdinizi paylaşamayacağınız dostunuz değildir; paylaşımlarınızı maskesiz yapamadığınız kişi arkadaşınız olamaz. Anne-babanızı, öğretmeninizi, patronunuzu seçemeyebilirsiniz ve maske takmak zorunda kalabilirsiniz. Ama hayatınızı beraber yaşayacağınız insanı seçebilirsiniz. Maske takılarak yürüyen bir ilişki, sadece mutsuz iki insan yaratır. Maskeli bir dostluk içe atılan dertlerden; maskeli bir arkadaşlık paylaşılamayan anlardan,ibarettir.[/COLOR]Maskesiz yaşamak insanın tamamıyla “açık sözlü” olmasından geçer. Açık sözlülük ne demektir peki? İnsanın duygularını, düşüncelerini, isteklerini zamanında, yerinde ve tam anlamıyla söyleyebilmesidir. Açık sözlülüğün “patavatsızlık” olarak nitelendirildiği bir toplumda yaşamaktayız. Çocukken başlar her şey. Annemiz “Aman, misafirlikte bir şey isteme; sonra görgüsüz derler bize”. “Hocam ben yorumunuza katılmıyorum” cümlesi sizin ukala olarak değerlendirilmenize yeter. İnsan bu tür tepkilerle karşılaştıktan sonra tabiatı savunma mekanizmasını geliştirir; kişisine, yerine, zamanına göre düşünür, ister, konuşur. maskeleri vardır. Ama sevdiğimiz insana sevdiğimizi, kızgınlığımızı söyleyemiyorsak kime söyleyebiliriz?! Dostumuzu övemiyorsak, hatasını gösteremiyorsak kiminle paylaşabilirimiz dertlerimizi?! Arkadaşımıza beğendiğimizi, beğenmediğimizi söyleyemiyorsak nasıl paylaşabiliriz zamanımızı?! Açık sözlü olmak! Burada açık sözlü olmak gereklidir. Evli çiftler yatakta birbirlerine isteklerini belirtemez. Cinselliğin, seksin ayıp olduğu, hala yıkılamayan bir tabunun oluşturduğu sonuç: Mutsuzluğu yaşayan bir kadın; toplumun teşvik primleriyle aldatan bir koca. İki yanlışın bir doğru etmediği bir durumda, biraz empati kurulunca iki tarafı da haklı görebilirsiniz. Açıkça ifade edilemeyen isteklerin baskılar altında ezilirken, hayatları da ezdiğini unutmamak gerekir.
İnsan tamamen “şeffaf” olabilir mi? Açık sözlülüğün getirdiği bir şeffaflık, sırsızlık vardır. Her insanın kendisine dahi söylememesi gereken sırları vardır ve onlar sır olarak kalmalıdır. “Meleklerin bile taşıyamayacağı sırlarınız” en sevdiğiniz insanı tanınmaz bir hale getirebilir.”"Kendinize sırrınızı söyleyin ve unutun”.
“Yaşamımda en çok hayal kırıklığına uğradığım anlar, en açık sözlü olduğum anlardır”
“Her gün farklı bir insanın yanında uyanmak istemiyorsanız, maskelilerden uzak durun!”