Annesini hiç görmemiş bir insanın anne hasreti ile geçip giden ömrü boyunca annesini soruşturmasını, onu her tanıdığını söyleyene bana annemi anlat diye soruşunu gözlerinizin önüne bir getirin.
Yıllar sonra annesini bulanların, ona kavuşanların o kavuşma anını nasıl anlatabilirsiniz? Ekranlara yansıyanlar, gerçek hayatta bizzat şahit olunan o kadar çok örnek var ki...
En büyük acımasızlık bir evladı annesine en fazla ihtiyaç duyduğu anda onu annesinden koparıp almaktır.
Ne yazık ki, bu zalimliği, bu cahilliği yaparken, kendinde bu hakkı gören vicdansız, merhametsiz, kendi egosunu tatminden başka hiç bir şey düşünmeyen insanların var olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
İlahi adalet denilen şey öyle olmadık zamanlardan tecelli ediyor ki...Bir daha hiç görüşmesinler, buluşmasınlar diye kurulan onca tuzağa rağmen, yanık gönüller, bir çok insanın mucize gibi diye adlandırdığı olaylar sonucu buluşuyorlar.
Hasret dolu yıllar, ıstıraplar, çileler, arayışlar, bekleyişler, araya sıradağlar misali giren gurbetler, sır saklama konusunda ketumiyet rekoru kıran akrabalar bir yerde
Anne ile evladın bir araya gelmemesi için verdiği mücadeleyi övünerek anlatanlar, bu nasıl olur diye hayretlerini gizleyemiyorlar!..
Annenin döktüğü gözyaşlarını bir gören olduğunu bilmezden, görmezden gelenler öylesine hayat dersleri alıyorlar ki, yaptıkları eziyetin bir benzerini kendi evlatlarında görüp de aklı başına anca gelenleri mi saysak, hangi birini anlatsak!....
Evladın çaresiz arayışlarını bir bilenin olduğunu düşünemeyenler, evladın bütün engellemelere rağmen annesini bulmasına engel olamıyorlar!
Gönül, gönülü aramaya bir çıktı mı, ıraklar yakın olur, gözler yalanları saklayamaz, çözülmeye, kalpler isyan etmeye başlar.
Bir yerden patlak verir sırlar, yalanlar, hileler, kumpaslar, iftiralar. Ölüm döşeklerinde nefes verilirken hakikatlerin açıklanması, görülen kabuslar, kalplerin inadından geçmesi, evladı anasıyla, anayı evladıyla buluşturmaya zemin hazırlar.
Bir çocuğu anne sevgisinden mahrum bırakma hakkını elinde bulundurduğu iddiasında bulunan insanlar her iki dünyalarını zindan etmişlerdir aslında.
Adına dede deyin, babaanne deyin, amca deyin, dayı deyin, baba deyin ne derseniz deyin, hiç bir sevgi anne sevgisinin yerini tutamayacaktır.
Her anne diyen çocuğu, her annesinin elinden tutmuş yürüyen arkadaşını, annesi ile gülen-oynayanları boynu bükük seyreden, yalnız kaldığında köşelerde, gece yattığında ağlayan bir çocuğun gözyaşlarının ahını nasıl ödeyeceksiniz bilmem.
[COLOR=#009900 !important]Ya[/COLOR] o yavrusundan koparılmış annenin sessiz çığlıklarının, feryatlarının, gözyaşlarının, yakarışlarının karşılığını nasıl vereceksiniz? Kuru bir hakkını helal et, yanlış yapmışız, bilememişiz diyerek mi helal ettireceksiniz?
Bugün ülkemizde bu durumda olan o kadar çok anne ve evlat var ki. Gelin bugün bir iyilik yapın, eteklerinizde ki o kin taşlarını, haset taşlarını dökün, anne ile çocuklarını buluşturun.
Hiç bir zaman veremeyeceğiniz anne sevgisini, ben annesinden daha iyi iddialarını kendinize saklayın.
Siz bakmayı, üst-baş almak, harçlık vermek, bir iki etmemek olarak mı alıyorsunuz?
Bunların hiç biri olmasaydı da, yanında annem olsaydı, diyen bir çocuğa verebileceğiniz cevabı bir düşünün?
Evlatlarla anneleri arasına girmeyin
Bana annemi anlat diyen bir çocuğa annesini nasıl anlatacaksınız? Öfkeleri dinmeyen, ayrılıkları, geçinememe sebeplerini akılları almayan, neden ve niçin girdaplarında boğulan insanlar, ya annen öldü diyecekler, ya da annen kaçtı-gitti!...
Biz seni annenden ayırdık, bu kapıya çok geldi, seni göstermedik, görmesin diye seni kaçırdık diyemeyecekler. Annesini olabildiğince kötü gösterecekler.
Anne ve evlatları arasında durmayı marifet bilenler, sır saklayanlar, bildiğini konuşmayanlar, vazgeçin şu lüzumsuz ısrarlardan, gelin sevapların en güzellerinden birini işleyin, kavuşturun sevenleri sevdiğine, hasretler bitsin, anneler gününün bir yelpazesi de annesine kavuşan evlatlar, evladına kavuşan annelere ait olsun.
Bugün o gün olsun!...