Bazen somut kavramların içinde soyutlaşırız.Olabildiğince varlığımızı,duygularımızı,düşüncelerimizi saklar ve iç dünyamızda saklanmanın verdiği hırs ve öfkeyle boğuşuruz.Biriktiririz kısacası hayatın parçalarını içimizde.Ben diyeyim irili ufaklı kabarcıklar siz deyin dalgalar,fırtınalar.İnsanoğlunun kaderimidir bu bilmem !!
Erken yaşta bunalımların,çöküntülerin nedeni değil midir yaşananlar??
En çokta duygusallarımızı vurmazmı bu hayat !!!
Nerede uzun uzun denize dalmış ya da boş boş bakan bir insan görsem hep üzülürüm haline.Neleri göğüsledi nelerle mücadele ettiğini bilmesem de okurum gözlerindeki kırılmışlığı,çare arayışını.
Şu koskocaman topluluk arasında gerçekten yalnız olduğunu hissedersin içlenince.Anlatamayacakların,anlatılmayacaklar vardır ya anlatmak istersin de düğümlenir boğazında.O an aldığın derin bir nefesle yutkunurken gözyaşlarınla akar gider klimelerin bilinmezliğin karanlığına.Sadece gözyaşların akar nehirler gibi.Sen her bastırmak istediğinde nefessiz kadar hıçkıra hıçkıra ağlarsın.Engelleyemezsin kendini...
Engüzeli biriktirmemek.Uslubunca hayatı kendine çevirmek .Aslında hayatla oyun oynamak lazım ya becerebilene...
Sen onu ciddiye almadıkça çevrenden ve adına kader denilen göya uçsuz bucaksız kavramdan alacağın yara da otomatikman sıfıra yakın.Bir süre sonra onunla oyun oynamanın tadına varacaksın.Oyun kurallarını benimsediktan sonra yedi cihan üstüne gelse doğru hamle ve sözlerle geri püskürtebilirsin.
Şu göebildiğimiz ya da göremediğimiz her şey bizim iyisi ve kötüsüyele.Önümüzdeki yıllarda sonsuz değil sayılı.Ömür dediğin geriye her baktığında ışık hızıyla bakan bir nehir.Hepimiz için en büyük temennim her yeni gün için açılan sayfanın bir önceki günden daha berrak ve yaşanılanların daha mutluluk verici olmasıdır.