Tütün sararken düşünmeye çok vaktim oldu. Beni bıraktığın yerden başlayalım. Ellerimi kaybettiğin, bileklerimi incittiğin yerden. Nereye gideceğimi dahi bilmediğim o yerden. Bilirsin, her akşam eve gelirken o yerden geçmek zorundayım. Belki de şehri terk etmek sade bu nedenle cazip ve de gerekli. cümlendi; "Zaman her şeyin ilacı." Gittiğin günden beri zaman ilaç mı bıçak mı onu düşünüyorum. Sana inanmıştım.



Kahvaltı yapmayı istemediğim bazı sabahlar kendimi ismine gömüyorum. Bütün gün oturuyorum orada. Yanımdan geçip gidiyorlar, kimse görmüyor. Bazıları otobüste üstüme oturuyor. Olsun. Bundan rahatsız değilim. Yürürsem geçerdi. Zaten bi uyursam bi de yürürsem geçer. Birden durdum bugün, yürüdüğüm yerde, caddenin ortasında. Derin bi nefes aldım. Sanki yolun başından beri nefes almadan yürümüştüm. Ne düşündüm, nelerin yanında geçtim, bulunduğum noktaya hangi yoldan girdim. Hiçbirini bilmiyordum. Kafamı kaldırdım, karşı parkta iyi kalpler sallanıyordu. Sonra bu bile yetti.

Sevgimin boğulduğu yerden başlayalım. Hiçbir kıyıya sığınamadığım yerden. Orada bir deniz anası olsun, karşıya geçemeyeyim. Korkularımı patlatalım. Bu bulut kokusu beni mahvediyor. Bi insan sevdiği adamın yüzünü görmekten korkar mıydı sahi? Bu konuya nerden geldim? Seni çok özledim.

Yüzünü iyi sakla. Başka bi adama aşık olduğumda onların güzelliğve şehvetini unuturum diye çok korkuyorum. Senin kirpiklerin rastgele dizilmiş olamazdı. Bunu sen de biliyordun. Bu yüzden gitmek istiyordum. Yıllardır öyle didiklemiştim ki seni, suratının her parçası, güzel bir şeyleri andırıyordu. Yeşil gibi, fesleğen gibi... Her sabah uyanıp, seni suluyordum. Sahi evindeki küllük olsam bile yeterdi.

İnsan her şeyi terk edip gitmeyi ister miydi? Kendini bile. Yüzünü bile. Aslında, sadece sobanın konuştuğu bir odaya ihtiyacım var. Sanki üşüsem geçecek. Sana giden yollarda tam on sekiz defa düştüm. Gerisini ben yürürüm. Tüm eksiklikleri şiirle yamarım. hiçbir şey fark etmez. İmlamı bozsam ne olur? Noktalarda durmasam ve de. Tüm bunlar eksilse ne olur?