Bir gece gözümü bir damla uyku tutmadı. Pervanenin mumla konuşmasını dinledim. Şöyle diyordu pervane, ateşten sevgilisine; 'aşık olan benim, yanmak bana yakışır. Ağlayıp sızlayan ben olmalıyım. Peki sen niçin ağlıyorsun?'
Mum, 'benim zavallı sevgilim' dedi pervaneye, 'tatlı balımdan ayırdılar beni, haksızlıkla elimden alınınca Şirin'im, Ferhat gibi ağlayıp sızlamak da bana yakışır olmuştur.'
Hem konuşuyor, hem de yanağından ateşten süzülen damlalar dökülüyordu mum:
'Meclisleri ışıtan nuruma bakma sen, sel gibi içime akan ve beni yakan ateşime bak. Senin aşkın kuru bir iddiadır. Ne sabır var sende, ne de tahammül. Azıcık bir parıltı görünce kaçıyorsun. Ben yanıp eriyinceye kadar dikilirim ayakta. Senin sadece kanadını yakar aşk ateşi. Beni ise baştan ayağa yakmıştır.'
Söz sultanı Sadi mum gibidir. Görünüşü gösterişli ve parlak, içyüzü ateşli ve yanıktır. Şemle pervane dertleşirken gece ilerledi, derken peri görünüşlü bir güzel yaklaştı ve 'püff' diye üfleyip söndürdü onu.
Zavallı mumun dumanı başından çıkarken, 'aşkın sonu budur' dedi ve canını verdi.
Aşk ölerek kurtulmaktır geçici dünyadan.
Sevgilisinin eliyle ölenin mezarına gidip de ağlama.
'Ne mutluluk!' diye gıpta et, sevdiği onu öldürmeyi öldürerek diriltmeyi kabul etmiştir, diye düşün.
Eğer aşıksan bu kemendden kurtulmaya çalışma.
Sadi gibi korkusuz ve özgür bir aşık ol.
Büyük denizlere açıl, demiyorum, lakin bir kez açılmışsan tufandan korkma.