Ünal Aysal'ın kişisel kaprisleri ve nefretleri G.Saray'ı bu hale getirdi. Ve Faruk Süren de yanında... Aklım hayalim almıyor. G.Saray, Ünal Aysal'a mahkum değil. 25 Ekim'den sonraAlp Yalman-Mustafa Denizli yönetimi görürseniz şaşırmayın

Galatasaray'da Divan'ın yetki vermek istememesi ve yönetimdeki kopukluklar üzerine Ünal Aysal, ikinci kez olağanüstü kongreye gitme kararı aldı. Yeni bir kongre Galatasaray'daki sorunları çözer mi?Ben bu kongre kararının arkasında Faruk Süren'in varlığını süzüyorum. Faruk Süren, Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en başarılı başkanlarından bir tanesi... 2000 yılında UEFA Kupası'nı kaldıran takımın başkanı oydu ve o noktaya Galatasaray bir günde gelmedi.
Arka arkaya 4 yıl Türkiye şampiyonu oldu, arka arkaya 4 yıl Şampiyonlar Ligi'ne girdi, sonunda UEFA'yı kaldırdı.
Bütün bu dönemde başkan Süren'di. Faruk Süren'in bu başarısına kimse bir şey diyemez.
Ama bu Faruk Süren garip bir şekilde Ünal Aysal neredeyse yanı başında olmaya başladı.
Maçta yanı başında, tribünde yanı başında, locada yanı başında, düğünde yanı başında, bilmem nerede yemek yiyorlar yanı başında, Divan'da yanı başında!.. Faruk Süren garip bir şekilde hep yanında!..
Faruk Süren'i de yakından tanıyorum. Yıllardır dostum... Benim tanıdığım Faruk Süren'in, Ünal Aysal gibi bir adama destek olmasını aklım hayalim almıyor. Galatasaray'ı bitiren adamın yanında Faruk Süren nasıl olur? 'Yeniden kongre yap, bu yönetimi değiştir' fikrinin Faruk Süren'den geldiğini adım gibi biliyorum. Zaten gazetelerde yapılan konuşmaları da okuyorum. "Ünal yeniden aday olmalı" diye nasıl da yürekten desteklemiş.
Faruk başkanın bir tek 'Bunu ben tezgahladım' demediği kalmış!

Orada garip bir durum var aslında... Aysal'a dönük büyük eleştiriler ama öteki taraftan 'duayen' diyeceğimiz isimlerden aday olması yönünde de baskılar var.

Bu ortamın sebebi şu; sen kulübü öyle bir şekilde batırıyorsun ki, kimsenin başkanlığa aday olacak hali kalmıyor. Şu anda kim maddi-manevi batakta olan kulübün başına geçmeye cesaret eder.
En önemlisi maddi gücün olacak. Kurduğun yönetim ve senin katkı yapman lazım Galatasaray'a...
Yoksa gelecek yıllardaki gelirleri bile temlik altında kulübün... Kulüp birbirine girmiş, takımın hali kalmamış. Oyuncular birbirleriyle dost mu, düşman mı belli değil!

ÖNÜNDEKİ MAÇI YORUMLAYAMIYOR

Bu durumda Galatasaray yine Ünal Aysal'ın eline bakacak galiba... Ali Dürüst ve Adnan Öztürk aday olmayacaklarını açıkladılar. Başka da bir aday yok ortada...

Bence mahkum değil... Alp Yalman dönüş yapmak üzere... 'Ben adayım' diye çıkacak ortaya...
Namık Kemal'in meşhur şiiri vardır ya; Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini!
Galatasaray o durumda... Alp Yalman, Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en iyi başkanlarından biri ve de yüreklidir.
25 Ekim'den sonra Galatasaray'da Alp Yalman-Mustafa Denizli yönetimi görürseniz şaşmayın.

Galatasaray takımındaki kötü gidişat da devam ediyor. Yönetimdeki karışıklık mı takımı olumsuz etkiledi yoksa Prandelli'den mi kaynaklanıyor?

Prandelli'nin antrenörlükle falan alakası yok. Açık söylüyorum. İyi niyetli bir insan...
Kenardaki halini görünce samimiyetle üzülüyorum.
Fakat bilmiyor, anlamıyor. Önünde oynanan maçı yorumlamaktan aciz. Burak'ın yanına ikinci santrforu sokarken çıkardığı adam; Bruma... Kenardan top ortalayan tek adam... Sen kalenin önüne ikinci santrforu koyuyorsun, kim atacak topu oraya!
Topu atacak adamı da kenara alıyorsun!
30 saniye evvel sağ açıktan akın yapmış, 3 kişiyi çalımlamış ve harika bir orta yapmış Bruma dışarı çıkıyor ve Umut giriyor! Kendisine hiç gelmeyecek topu beklemek üzere...
Bunu yapan bir adam Galatasaray'ın başında hoca olarak nasıl bulunur!
Sezon başında iki sağ bek Sabri-Eboue kadro dışı... İki sağ bek alınıyor; Veysel ve Tarık...
Ama Yasin sağ bek oynuyor! Galatasaray'ın kadrosunda iki eski, iki yeni dört sağ bek varken bunlar yok; sağ bekte, sol açık olarak transfer edilen Yasin oynuyor! Bunu yapan hocanın ya deha olması lazım ya deli olması lazım. Normal hoca bunu yapmaz!
Onun için ben Prandelli'yi konuşmuyorum bile...
Galatasaray'ı batıran başından sonuna Ünal Aysal'dır.
Kişisel kaprisleri, kişisel nefretleriyle...
Bir Galatasaray Başkanı, Divan Kurulu'nda Fatih Terim'den "Birinci antrenör" diye söz eder mi! İsmini telaffuz etmemek için... "Birinci antrenör" dediği kişi Terim!.. Galatasaray'ın tarihi Ünal Aysal'ı çizer geçer. Terim o tarihe çakıldı. Adamdaki kine, nefrete bak! "Mancini" diyor, "Prandelli" diyor; Terim için "Birinci antrenör" ifadesini kullanıyor! "Fatih Terim 122 milyon dolar harcamış, Mancini 27 milyon dolar harcamış, Prandelli 19 milyon dolar harcamış..." Kim harcadı bu paraları; Fatih Terim, Mancini, Prandelli mi yoksa sen mi! Galatasaray'ın transferlerini kim yaptı?
Fatih Terim'in verdiği 20 kişilik listeyi açıklar mı Ünal Aysal? Bunlardan kaçını ve hangi sıradakileri almış? Fatih'in listesinden; 15. sıradan sonra 3 kişi aldı. Kendisi 'çileklerim' diyerek Drogbaları aldı, Sneijderleri aldı.
Alan kendisi... Fatih'in bunlarla ilgili hiçbir talebi yok. 122 milyon doları kendi harcadı.
Böyle bir adam...
Gittikçe ufalan, gittikçe küçülen, gittikçe ne olduğunu ortaya koyan bir adam ve bunun yanında Faruk Süren var! Aklım hayalim hakikaten almıyor!

***

TÜRK FUTBOLU TEHLİKEDE
Fenerbahçe, Gaziantep karşısında hırslı ve istekli başlasa da bunu sonuca taşıyamadı. Galibiyet golü de tartışmalı bir penaltı golüyle geldi.

Bu hakemler konusunun bir şekilde çözülmesi lazım. Türk futbolunun marka değerinin nerelere düştüğünü; 1- Passolig bahanesiyle geçiştirilen tribünler gösteriyor.
2- Fenerbahçe ve Galatasaray gibi iki kulübün forma reklamı bulamaması gösteriyor.
Galatasaray'ın aldığı forma reklamı dilencilik...
Bir tek Yasin'i transfer etmeye yetmeyen para için bir sene göğsünde reklam taşıyacak.
Bakın bakalım; Avrupa'da takımlar forma reklamı olarak ne kadar alıyorlar?
Ligin marka değeri bu...
Ligin marka değerinin düşmesinde başrol oynayan unsurlardan birisi; hakemler...
Senelerden beri bunu söylemekten dilimde tüy bitti: Bu hakemler alenen resmen eyyam yapıyorlar. Çünkü geçenlerde okudum; maç başına aldıkları ücret 5 bin 700 liraya çıkmış.
Şu gazetede 5 bin 700 lira maaşlı kaç kişi var acaba? Devlette kaç kişi var? Kaçıncı dereceye geliyor? 25 sene hizmet edecek ki adam, emekliliğine 3 gün kala 5 bin 700 lira maaş alabilsin!
Hakemler bir maçta alıyor. Bu parayı kaybetmemek için adam her türlü eyyamı yapıyor!
O maçı nasıl kaybeder: O maçı kaybetmesinde en büyük unsur, medya... Federasyon, hakem komitesi falan değil...
Medya neye bakıyor:
1- Fenerbahçe'ye bakıyor. 2- Galatasaray'a bakıyor. 3- Beşiktaş'a bakıyor. Bu sırayla... Bunun dışında hakemin, maç başı 5 bin 700 lira almasını önleyecek bir şey daha var: Anadolu maçlarında olay çıkması... Onun için de 4 numarada; ev sahibi takım var. Ev sahibi takımı tuttuğun zaman olay çıkma ihtimali zor.
Bu eyyamı yapmayan hakem çıksın söylesin!
Daha 3. haftadaki bu penaltı kararı yüz karası bir olaydır.
Erman Toroğlu bugün (dün) Sabah'taki yazısında çok güzel bir ifade kullanmış:
Penaltıyı tartışmayalım. Aynı penaltıyı, aynı dakikada Gaziantep lehine verseydi ve Gaziantep maçı 1-0 bitirseydi, bugün ne olurdu?
Söyleyeyim: Hakem bitmişti! O hakemin çaldığı son düdük olurdu. O hakem düdüğünü asar, giderdi. Bunu Türkiye biliyor, hakem de biliyor. Onun için o düdüğü Fener lehine çalar ama hayat boyu Gaziantep lehine çalmaz.
Şimdiye kadar; maçın 3. dakikasında kaleciye uyarı yapıldığını duydunuz mu?
Elyasa'nın en küçük itirazında sarı kartı çekti, Emre ve Caner'in hakemi dövmedikleri kaldı, çıt yok!

BRUNO ALVES'İN ELİNİ GÖRMEDİ

Maçın daha birinci dakikasında; İbrahim Akın'ın attığı şutta, top Bruno Alves'e çarpması sonucu yön değiştirdi ve kaleci Mert kontrpiyede kaldı. Alves neresiyle dokundu topa; eliyle... Daha 1. dakikada... Yani Gökhan'a yapılan hareket penaltıysa; bu 1. dakikadaki penaltının tartışması dahi yok.
Kaleye atılan şutta, dönerek hedef büyüten Bruno Alves ve şutun yönünü değiştiren, elle müdahale...
En güzeli de maçı anlatan fanatik Fenerbahçeli kardeşim Melih Şendil... Yıllardan beri Lig TV'de Fenerbahçe'nin maçlarını anlatmak için o görevlendirilmiştir. Sözünü dahi etmedi! Alves'in elle oynadığı tekrarda gayet net görünüyor, sözünü bile etmedi. Ben böyle bir şey görmedim.
Lig TV iki türlü kirli anlatıyor maçları:
1- Ekran kirliliği var. Maçın üstü baştan aşağıya reklamlarla dolu. Temiz ekranda maç seyredemiyorsun.
2- Anlatıcı kirliliği... Özellikle Fenerbahçe maçları, Fenerbahçe'ye göre anlatılıyor.
O, 1. dakikadaki pozisyon, Gaziantep kalesinin önünde olsaydı, Melih maçın sonuna kadar verilmeyen penaltıyı söylerdi. '1. dakikada hakem penaltıyı verseydi, bu maç çok farklı olurdu' diye... Ne efsaneler anlatırdı!
Tribünler boş, ekranların önü de boşalıyor.
Digiturk'e lütfen sorun: Kaç tane abonelik iptali var? Yeni sezonda artması beklenirken üstelik... Lig TV son yılların abone sayılarını açıklasın bize! Öfkeden Digiturk kutularını iade edenler var. O zaman bu ligin marka değeri nasıl olacak!
Hafta içinde Sabah gazetesinde kullanacağım.
Bizim Los Angeles'ta yaşayan gazeteci bir arkadaşımız var; Safter Yılmaz...
Manchester United forma reklamı için Amerikan Chevrolet firmasıyla, 7 yıllık anlaşma imzaladı. 7 yıllık anlaşmanın karşılığı 560 milyon dolar... Yani yılda 80 milyon dolar... Pazar günü Leicester City'e 5-3 yenilen Manchester United'ın göğsündeki forma reklamı yıllık 80 milyon dolar... Ünal Aysal efendi diyor ki, "4 milyon dolara aldığımız forma reklamı Türkiye liginin marka değeridir." Evet... İşte bu kadar!..
Manchester United ayrıca adidas ile de forma anlaşması imzalamış. 13 yıllık ve 1.3 milyar dolar... adidas, Manchester United'a 'formasını giysin' diye 1.3 milyar dolar ödemiş.
Bu da yılda 100 milyon dolar ediyor. Yani Manchester United'ın forması yılda 180 milyon doların üzerinde gelir getiriyor.
Aziz Yıldırım, Ünal Aysal, Fikret Orman söylesin bakalım; formaları kaç para getiriyor?
Barcelona'nın Katar'dan aldığı para yıllık 45 milyon dolar... Nike'tan da yılda 44 milyon dolar alıyormuş.
Real Madrid'in Emirates anlaşması yıllık 39 milyon dolar, adidas ile anlaşması yıllık 41 milyon dolar.
Bayern Münih'in Deutsche Telekom'la anlaşması yıllık 42 milyon dolar, adidas ile 36 milyon dolar.
Arsenal'in Emirates ile anlaşması yıllık 51 milyon dolar, Puma ile yine 51 milyon dolar...
Bu rakamlara bak bir de bizim rakamlara...
Sadaka rakamları, Türk liginin 'marka değeri' diye yutturmaya çalışıyorlar.
Ama televizyon bu kadar kötü olursa, saha, tribünler bu kadar kötü olursa o ligin marka değeri olmaz. Kimse de on para vermez.
Onun için bu işin çok ciddi bir şekilde düşünülmesi lazım. Televizyon resmen devlet tarafından konulacak kurallarla terbiye edilmeli; RTÜK var. Bu kirli televizyonun cezası verilmeli ki bu televizyon adam olsun. 'Kaşının altında gözün var' diye RTÜK önüne gelen televizyona ceza veriyor, önüne gelen programı kapatıyor, yayınını yasaklıyor ama 'reklamlardan yüzde 5 kendilerine komisyon geliyor' diye bu Lig TV rezilliğine çıt yok.
Her şey birbirine o kadar bağlı ki... Maç güzel olunca fiyatı artar, fiyatı artınca kulübün geliri artar, kulübün geliri artınca kulüp daha iyi transfer yapar, kulüp daha iyi transfer yapınca maç daha güzel olur, maç daha güzel olunca kulübün sponsorları artar... Bunlar birbirine bağlı bir döngü. Verimli bir döngü...
Ama biz tersine; kısır döngüye çeviriyoruz.

F.BAHÇE ŞAMPİYON İLAN EDİLSİN

İşte Galatasaray, formasına 4 milyon dolara reklam aldığı zaman seneye bu transferleri de yapamaz. Bu para çünkü bir Yasin almaya yetmiyor. Kaç para değer kazandırıyorsa Yasin Galatasaray'a? Seneye o da yok!..
Federasyonun görevi de bu peşin hükümlü hakemleri ortadan kaldırmak. Pazar akşamı benim evimde Fenerbahçe maçını izleyen arkadaşlarımın çoğu 'Bir daha maç seyretmeyeceğim' dedi. Yani 'Fenerbahçe'yi şampiyon ilan edelim, geri kalanlar bir lig oynasınlar; tamam.' Kendi stadında Fenerbahçe bedava penaltı ile maç kazanır, kendi stadında Fenerbahçelilere hele kırmızı kart asla gösterilmez, kendi stadında Fenerbahçeliler istediklerini yaparlar, istediklerini yapmakta özgürdür.
Onların yaptıklarına penaltı çalınmaz, öbürlerinin olmayan penaltıları çalınır. Böyle bir şey olmaz!.. Daha ligin 3. haftasındayız.
Bu işi çözemezsek futbolun sonu gelir.
Onun için en önemli olay bu... En üzerinde durulacak olay bu.