Demir atamıyorum yalnızlıktan başka bir limana, boğuştuğum sadece yalnızlık, beni hiç bırakmayan tek şey belki de! Belki de tek sadık dostum yalnızlıktır, herkes gitse de o hiç bırakmıyor beni, yanımda kalıyor, ben ve o yaşıyoruz işte... Nasıl demiş şair “yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz” , hala yok içimdeki yalnızlığı paylaşacağım birileri, yalnızım demek ki… İçindeki sessiz çığlık, kimseye duyuramadığın ses, içindeki nedensiz boşluk, paylaşamadığın tek şeydir yalnızlık…
Yazılarım dokunursa yüreğinize, bizim için ağlar mısınız?
Sigaramın dumanının arkasından gecenin karanlığına dalıyorum, karanlık beni bir eski yaşanmış zamana götürüyor. Masal denizi, deniz kenarındaydı ev, evin bahçesini denizden ayıran ön bahçe duvarını yalardı dalgalar, en çok sevdiğim şeydi balkonumuzdan denizi seyretmek, uzaktan geçen gemileri izlemek, sessizce.
“Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.” Ah Beyatlı, en çok ben bilirim ben "giden sevgilinin dönmeyeceğini." Diyorum ki; gitmeleri o kadar önemli değil de, gittikleri yer bizden gidişlerine deyse bari…
Karşılıklı oturuyor, karşılıklı susuyoruz. Her şey sus pus, deniz bize çok yakın. Yazdıklarını kitap yapsana diyor, kimse okumaz ki diyorum, ben okurum diyor! Derin bir nefes alıyorum ve anılarda kayboluyorum, bu kaçıncı kayboluşum, unutuyorum. Evin önünden gelip geçenleri izliyorum anılarda, bahçe duvarımın üzerinden geçiyorlar, gelip geçenler de bizsizlikteki gibi. Biz de birbirimizden gelip geçenler olduk. Acaba duruyor mu o iskele biz durmazken üstünde? En çok balkonunda oturmayı sevdiğimiz o evde kimler oturmakta acaba şimdi?
Anılarımı toplayıp karanlıklarda kayboluyorum, nice düşlerin, hayallerin, umutların, kaybolduğu gibi, tutunulan dallar kopuyor, bu hikayenin de sonu her hikaye gibi bitiyor, herkes gidiyor, bir tek ben kalıyorum…