Çocuk edebiyatı, “çocuk” ve “edebiyat” değişkenlerinden oluşan, ancak her ikisinden farklı, dirik bir bütünlük oluşturan sanatsal bir yapıdır. Çocuk, üç yaşından ergenlik dönemi arasındaki devre olarak tanımlandığına göre, bu uzun devre de kendi içinde, farklı özellikler göstermektedir. Çocuğun gelişim dönemlerini 3-7 yaş arası işlem öncesi, 7-11 yaş arası somut işlemler, 12 ve daha sonrası da soyut işlemler devresi” olarak açıklamaktadır. Çocuğun bilişsel, duyuşsal ve devinişsel gelişim seyri farklı özellikler gösterdiği için, dil ürünü olan çocuk edebiyatı da bu gelişime uygun olarak biçimlenir. İşlem öncesi dönemde olan bir çocuk için üç bin sözcükten oluşan bir edebiyat ürünü okutmanın eğitimbilimsel (pedagojik) bir değeri olduğu söylenemez. Çünkü çocuğun kavram düzeyi, sözcük dağarcığı, bellek işlem hızı edebiyatın niteliğini de ister istemez sınırlandırmaktadır.
Çocuk edebiyatı, “çocukların büyüme ve gelişmelerine, hayal duygu, düşünce ve duyarlılıklarına, zevklerine eğilirken eğlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştirilen çocuksu bir edebiyat” olarak ifade edilebilir. Bir başka ifadeyle de çocuk edebiyatını, “üç yaşla ergenlik çağı arasındaki çocukların bilişsel, devinişsel ve duygusal dünyasını “sözlü” ve “yazılı sanat” ürünleriyle buluşturma ve oluşturma etkinlikleri” olarak da tanımlayabiliriz. Çocuk edebiyatı, ana dili temel becerileri üzerine oturmaktadır. Görünürde ve tanımlamada edebiyat sözlü (konuşma) ve yazılı (yazma) olarak iki temel beceri üzerine otursa da, aslında dört temel beceri (dinleme, okuma, konuşma ve yazma) etkili olarak kullanılmaktadır. Sözlü edebiyat içerisinde, “konuşma” ve “dinleme; yazılı edebiyat içerisinde “yazma” ve “okuma” etkinlikleri vardır. Bu sayılan nedenlerle, çocuk edebiyatının ana dili öğretim süreçleriyle birlikte ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Günümüzde, güzel bir kitapçı dükkânına giren bir çocuk büyük bir dilediği kitabı bulabilir. Resimli, resimsiz macera romanları, peri masalları ve efsaneler, bilimkurgu, özyaşam öyküleri, tarih kitapları, doğayla ilgili kitaplar, şiirler, kısaca yeryüzünde var olan hemen her şeyle ilgili düzinelerle kitap rafları doldurur.
Bugün kitap okuyan çocuk sayısı eskisine göre çok arttı. Kitap satın alamaya gücü yetmeyen çocuklar için Halk kütüphanelerinin çocuk kitapları bölümünden süreli olarak ödünç kitap alınabilir. Bir*çok okulun da kendi özel kütüphanesi vardır.
Günümüzde çocuk kitaplarının hem öğretici, hem de eğlendirici olmasına önem verilir. Ama eskiden böyle değildi, üstelik çocukların okuyacak kitap bulmaları kolay olmuyordu. 18. yüzyılın başında yaşamış bir çocukla bu konuda konuşabilseydiniz, okumuş olduğu kitapların azlığına ve bunların sadece birkaçının çocuklar için yazılmış olmasına şaşardınız. Bundan 150 yıl öncesine kadar kitap denince, çocukların aklına, baştan sona iyi davranış kuralları ile dolu ders kitapları gelirdi. Öğretici kitapların yanı sıra çocuklar için ilginç, eğlendirici kitaplar yazılmaya başlanalı çok olmadı.
Çocuk Edebiyatı, 15 yaş altı çocuklar için konuları, karakterleri ve kullanılan dil özelleştirilerek hazırlanan edebi eserlerin oluşturduğu edebiyat koludur. Anton Çehov gibi edebiyat dünyasının önemli bazı isimleri bu kavramın bir edebiyat türü olarak ele alınamayacağını, yalnızca ‘doz‘ olarak edebî vurgunun hafifletilerek sunulduğunun altını çizmektedirler. Edebiyatın dozunun hafifleştirilmesine Türk edebiyatından örnek olarak Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu eserleri ya da Yaşar Kemal, Aziz Nesin gibi yazarların çocuk öyküleri gösterilebilir.
Akademik olarak kesin çizgilerle bir tanımı olmasa da, çocuklara yönelik olan edebî ürünler yeni bir sektör yaratmış; böylece, çocuk edebiyatı alt başlığında bir edebiyat türü olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Çocuklara yönelik edebi eserleriyle dünya çapında en önemli isimlerden biri olan Enid Blyton, aynı zamanda kitapları başka dillere en çok çevrilen İngiliz yazarlardan biridir. Bu durum, çocuk edebiyatına dünya çapında gösterilen büyük ilginin bir önemli bir göstergesidir.
Öte yandan, çoğu zaman bu edebiyat türü içinde değerlendirilen masallar ise, akademik edebiyat tanımı içinde kesinlikle ayrı bir türdür ve çocuk edebiyatı içinde değerlendirilmez.
Toplumların temelini oluşturan çocukların eğitilmesi gereği açıktır. Bu gereklilik tüm dünya ülkelerinde kabul görmektedir. Çocuk, yaşadığı [COLOR=#009900 !important]çağda ve içinde bulunduğu toplumda bir yere sahip olacağını bu eğitim ve uygulanacak edebiyat aracılığıyla anlayabilecektir. Ülkemiz, çocuk edebiyatı adına zengin bir mirasa sahiptir. Dede Korkut hikâyeleri, Nasreddin Hoca fıkraları, Karagöz-Hacivat. Ama hızla gelişen görsel medya karşısında olması gereken yerde değildir. Tanzimat’tan 2.Meşrutiyet’e, 2.Meşrutiyet’ten (Tevfik Fikret; Şermin…) Cumhuriyet’e kadar elbette gelişmeler olmuştur. Çocuk Edebiyatı’na emek veren pek çok nitelikli yazarımız da mevcut. Kitabevlerinde, kırtasiyelerde çocuk edebiyatı bölümüne geniş yer verildiğini görebiliriz. Elbette bunlar önemli adımlar; ancak yeterli mi? Bu eserler çocuklarımıza ne kadar hitap ediyor,ulaşabiliyor? Lütfen, kendinize sorar mısınız? Bugüne kadar kaç tane çocuk edebiyatı eseri okudunuz? Kaç tane çocuk edebiyatı yazarı biliyorsunuz? Hep ‘okuyan bir toplum’ olmadığımızdan yakınırız. Bunun temellerini çocukluğumuzda aramamızın pek de yanlış olmayacağını sanıyorum. Çocuğu önemseyen, yapıcı seçenekler sunarak üreticiliği hedef alan bir kültür yolunda yazarlara, yayıncılara, anne-babalara görevler düşüyor. Unutmayalım onlar, bizim geleceğimiz…
Çocuk edebiyatı (yazını) kavramını tanımlamadan önce kavramdaki iki sözcüğün de ayrı ayrı tanımlanması gerekmektedir. “Çocuk” ve “edebiyat” sözcükleri birçok kişi tarafından tanımlanmıştır. Bu tanımları buraya tek tek yazmanın bir yararı yoktur. Konunun gerektirdiği biçimde “çocuk” ve “yazın” kavramları şöyle tanımlanabilir.
Çocuk: İnsanın 2 – 13
Edebiyat (yazın) ise; durum, gözlem, duygu, düşünce, düş ve olayların dil aracılığıyla etkili ve güzel bir biçimde anlatılmasıdır.
Bu iki tanımdan yararlanarak çocuk edebiyatını (yazınını) şöyle tanımlayabiliriz:
Dilin etkili ve güzel kullanılarak çocuklar için yazılmış / söylenmiş sanat niteliği taşıyan yapıtların genel adı. Bazı şair ve yazarlar edebiyatın çocuk, genç, yetişkin edebiyatı olarak ayrılamayacağını ileri sürmüşlerdir; fakat yetişkinler için yazılmış bir yapıtın çocukların ilgisini çekmesi oldukça zordur. Zaten çocuk edebiyatı olamayacağını belirten şair ve yazarlardan bazıları daha sonra çocuklara yönelik şiir, öykü yazmışlardır. Bu durum çocuklar için bir edebiyatın olması gerektiğini açıkça göstermektedir. Çocuklar için yazılmamış bir kitap ancak resimleriyle çocukların ilgisini çeker. Hele içinde resim olmayan büyükler için yazılmış bir kitap çocukların ilgisini çekmek için çok uzun bir zaman raflarda beklemek durumundadır. Erişen (1980), Reşat Nuri Güntekin‘in okuma zevkini nasıl edindiğini şöyle belirtir: “Reşat Nuri Güntekin, küçükken, babası Doktor Hacı Nuri Bey, Jan Ruso’nun ünlü yapıtı Emil’i okumuş. Onun etkisinde kalarak Reşat Nuri’yi okuldan almış. Reşat Nuri, bir yıl evde oturmuş. Bu arada can sıkıntısından, babasının kitaplığını karıştırmaya başlamış. Eline geçen güzel, resimli kitapların resimlerini bir makasla oyup çıkarırmış. Git gide bu oyup çıkardığı resimlerin altını merak edip okumaya başlamış.” Bütün çocukların Reşat Nuri gibi can sıkıntısından kitapları karıştırması, merak ederek resim altlarını okuması beklenemez. Sadece, okumayı sevdirmek için bile olsa çocuklara yönelik bir edebiyatın olması gerekir.
Bu alandaki çalışmalarıyla tanınmış eğitimci Jacob (1955), A.F. Oğuzkan’ın dilimize çevirdiği Curriculum Letter adlı yapıtında çocukların neden edebiyata gereksinim duyduğunu şöyle açıklamaktadır:
1. Edebiyat hoş vakit geçirtici, eğlendirici bir şeydir. Hoş vakit geçirtmeyi eğitimin başlıca amaçlarından biri olarak düşünmekten çekinilmemelidir. Elbette radyonun, resimli dergilerin, sinemanın ve televizyonun yanında okumaya da bir yer ayrılması gerekir. Eğer çocuklar okulda okumayı sevmeyi, okumaktan sadece okumak için zevk almayı öğrenmezler ise hoşça vakit geçirten bir unsurdan yoksun kalırlar. Bu bakımdan, edebiyatı, bir hoş vakit geçirme aracı olarak öğretim programına alınacak değerli unsurlardan biri biçiminde pekala düşünebiliriz.
2. Edebiyat ruha canlılık verir, yaşama gücünü artırır. Edebiyat kimi zaman bizi, hayatın çok ciddi ve üzücü durumlarından uzaklaştırır, ***ürür. Güzel bir düzyazı veya şiir okumanın kazandırdığı yaşantılarla bir insan kısa zamanda bugünkü tasalarından kurtulma olanağı bulur ve sonra da bu tasarıların karşısına daha güçlü, daha dinlenmiş halde çıkmanın yollarını öğrenir. Çocuklara okulda bu gibi yaşantılar edinmek için birtakım olanaklar verilmediği sürece onlar ruhun canlanıp güçlenmesinde edebiyatın bu şaşırtıcı, olağanüstü değerini hiç bir vakit öğrenemeyeceklerdir.
3. Edebiyat yaşamı tanımaya yardım eder. Çocuklar yaşamı ve yaşama yollarını öğrenmek için edebi eserlere gereksinim duyarlar. Başka bir kimsenin yaşamını ilgilendiren durumları öğrenmek için edebiyat aracılığıyla elde eldilen pek ilginç yaşantıları -televizyon, radyo vb.- hiçbir araç kazandıramaz. Kimi durumlarda kişisel yaşantılardan daha iyisi yoktur; ama bazı yaşantılar vardır ki bunlar türlü edebiyat eserlerini okunmasıyla birer rastlantı sonucu kazanılır. Kısaca, çocuklar yaşamı tanımak için edebiyata gereksinim duyarlar.
4. Edebiyat bir rehberlik kaynağıdır. Edebiyat bir kimsenin kendini tanıyarak davranışlarını değiştirmeye yarayacak olanaklar hazırladığı için bir rehberlik kaynağı olarak da hizmet edebilir. Şüphesiz, bütün edebiyat eserleri böyle bir hizmeti görmez ve bu hizmet de her zaman klasik ölçüler içinde yerine getirilemez. Fakat, her birimizin yaşamında gereksinim duyduğumuz vakit bize kendimizi anlamak konusunda yardımcı olan en az bir kitap bulunmuştur.
5. Edebiyat yaratıcı etkinlikleri özendirir. Çocuklar, başka alanlardaki yaratıcı etkinliklere geçmek için bir sıçrama tahtası olarak edebiyata gereksinim duyarlar. Başka sanatlarla ilişkileri bulunan zengin bir programın eşliğinde yaratıcılığa yönelten okuma etkinlikleri sayesinde bir sanat, başka bir sanatı desteklemiş, beslemiş olur. Okuma, çocuğu resim çizmeye ve dramatik sanat alanlarında ritmik yorumlamalar yapmaya özendirir. Çocuklar okuma ve dramatik sanat alanlarında ne kadar zengin yaşantılar edinirlerse yaşamın öteki yaratıcı alanlarında da o kadar zengin bir kişiliğe sahip olurlar.
6. Edebiyat güzel bir dil demektir. Çocuklar kendi dillerini geliştirmek için edebiyat eserlerine gereksinim duyarlar. Edebiyat güzel bir dildir ve içimizde, çocukların anadillerinin güzelliğini en iyi biçimde öğrenmelerini istemeyecek kimse var mıdır?”[/COLOR]