İnsan, toplum hâlinde ve bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan bir varlıktır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik, konuşması, yani dile sahip olmasıdır.Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir anlaşma sistemidir. İletişim ise bir düşüncenin, bir duygunun konuşma yoluyla, yüz, el, kol ve baş hareketleriyle ya da yazı, telefon, radyo, televizyon, İnternet gibi bildirişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir kimseden başka bir kimseye iletimidir. İnsanların anlaşma ve paylaşma ihtiyacından doğan iletişim, hayatın akışını sağlayan unsurlardan biridir.İnsanlar duygu, düşünce ve hayallerini diğer insanlara daha çok konuşma yoluyla iletirler. Yani insanlar daha çok dil aracılığıyla iletişim kurarlar. Dil, sembollerle anlaşma yöntemlerinden biridir. Kısacası dil bir semboller sistemidir, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya seslerle yaptıkları anlaşma sistemidir.Dille kurulan iletişim en gelişmiş anlaşma yöntemidir. İnsanlar dil dışında araçlar yardımıyla da anlaşabilmektedir. Mektup, çizgi, şekil, sinema, tiyatro, televizyon, internet, telefon, müzik, resim de birer iletişim aracı olarak sayılabilir. Örneğin ilk insanlar dumanı bir iletişim aracı olarak kullanmışlardır. Günümüzde işitme engelliler işaret diliyle anlaşmaktadırlar. Ama en gelişmiş, en yaygın ve en sevilen anlaşma aracı dildir. Çünkü dille gerçekleştirilen iletişim, diğer araçlarla gerçekleştirilen iletişimden çok daha kolay ve kullanışlıdır. Diğer araçlarla gerçekleştirilen iletişim çok sınırlıdır, hem de zordur.İnsan, dil olmadan iyi bir iletişim kuramaz. Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma, yani iletişim dil yardımıyla sağlanır. Dil, insanın duygularını, düşüncelerini, isteklerini bütün canlılığıyla ortaya koyma olanağı sağlar. İnsanın öteki insanlarla anlaşabilmesine, onlarla birleştirici bağlar kurabilmesine imkân sağlar. Dil, bireyleri birbirine bağlayarak onların toplum potasında birleşmesini sağlar. Bu açıdan dil, toplum hayatının can damarıdır. İnsanın, kendisi için hayati bir öneme sahip olan dilin inceliklerini, ayrıntılarını çok iyi öğrenmesi ve onu özenli bir şekilde kullanması gerekir. Çünkü insanın dili kullanmadan sosyalleşmesi, toplum hayatında kendine başarılı bir yer edinmesi, diğer insanlarla sağlıklı bir iletişim kurabilmesi mümkün değildir.Dilin Oluşumu
Dilin ortaya çıkışı, yazının öğrenilmesi, dillerin çeşitliliği gibi konular insanları daima meraklandırmıştır. İnsanlar “Dilin asıl kaynağı nedir?”, “Dil nasıl meydana gelmiştir?”. “İlk konuşmalar nasıl olmuştur?” gibi sorulara sürekli cevap aramışlar ama bu sorulara kesin bir cevap bulamamışlardır. Dilin meydana gelişi ve ortaya çıkışıyla ilgili bilim adamları arasında kesin bir görüş birliği yoktur. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda dilin kaynağı ile ilgili ancak birçok teori ortaya konmuştur. Bunlardan birkaçına kısaca değinelim:a. İlahi kaynak: Bu teoriye göre Allah, insanı yarattı ve yarattığı insana dili öğretti. Zaten birçok dinde Allah’ın insana dili kullanmayı doğuştan bir yetenek olarak verdiği kabul edilir.b. Doğal ses kaynağı: Bu teoriye göre dil doğal seslerin taklidi şeklinde oluşmuştur. Mesela bomba “bom” diye patlaması sonucu bu ismi almıştır.c. Sözlerin ve jestlerin birleşimi: Beden hareketlerini temel alan bu teoriye göre dil, fiziksel jestlerin ve ağız yoluyla üretilen seslerin arasındaki bağdan oluşmuştur. Buna göre insanlar önce iletişim için bazı jestler oluşturdular ve daha sonra zamanla bu hareketler ağızdan çıkan seslerle birleşti. Mesela insanın kızgınlık belirtisi olarak “hom hom” yapmasından “homurdanmak” kelimesi, bir şeyi üflerken “püf püf” yapmasından “üflemek” kelimesi ortaya çıkmıştır.

d. Fiziksel uygunluk: Bu teoriye göre kelimeler insanların söyledikleri şarkılardan oluşmuştur. İlk insanlar güç işler görürken ritmik birtakım sesler çıkararak çalışmalarını kolaylaştırıyorlardı. Bu sesler daha sonra şarkılara ve kelimelere dönüşmüştür.