Seçimi öylesine zor, öylesine iç acıtıcı bir soru ki…
Unutmak mı - Unutulmak mı?
Bırakıp gitmek mi - Geride kalan olmak mı?
Hangisi daha acı, hangisi kalbinizde onulmaz yaralar bırakıyor, hangisinde göz yaşlarınıza engel olamıyorsunuz? Hangisini kabullenmekde daha zorluk çekiyorsunuz? Hiç düşündünüz mü? Ya da hayatınızda birebir hangisini seçmek zorunda bırakıldınız? Lütfen dikkat! Seçmek değil, seçmek zorunda bırakılmak; bir anlamda mecbur kalmak.
UNUTMAK; unutulabilmeyi denemek. Bu yoğun duyguyu kendi iç sancılarınızda yaşarsınız; çabalarınız bazen dümdüz bir duvara tırmanmaya benzer. Tırmanmak için delice bir çaba ve güç harcarsınız, ama her hareketinizde aşağıya daha çok kayar ve eski başlangıç noktanıza gelirsiniz. Her yeni adımda içinizdeki karamsarlık daha da büyür, başaramayacağınıza olan inancınız ise artar. Dayanma sınırlarınız alabildiğine gerilir.
UNUTULMAK; bir anlamda yok sayılarak harcanmak. Çok mu acımasız bir tarif oldu? Ama kalbiniz öyle derinden yaralanmıştır ki…Sanki bir bıçak kalbinize saplanmış, sizin her hareketinizle hareket ederek derinlere daha derinlere işlemektedir. Onu, sizi terk edip giden vefasızı her hatırladığınızda; karşılaştığınız ana, onun için yaptıklarınıza, harcadığınız zamana, verdiğiniz emeklere acırsınız. Her şeyinizi çekinmeden paylaştığınız kişi tarafından unutulmak o denli koyar ki size ve duygularınıza; en iyi ilacın aslında onu unutmak olduğunu bile unutuverirsiniz.
Unutmak, bir anlamda kendi seçiminiz, kendi iç sesinizdir. O nedenle mücadeleyi kendi içinizde kendi lehinize çevirmek daha kolaydır. ( Bu arada karşınızdaki kişinin unutulmak duygusu ile karşı karşıya geldiğini ve çok acı çektiğini düşünemezsiniz bile; çünkü odak noktanız kendinizsinizdir.)
Ama unutulmak bir anlamda yaptırımdır. Siz hala en güzel şekliyle yaşarken birdenbire sizden unutmanız istenir. Öyle ki sudan çıkmış balık gibi hissedersiniz kendinizi. Nefes almaya çalışır, bocalar her şeyin bittiğine inanırsınız. Tek kurtuluşunuzun suya tekrar geri dönmek olduğu ise aklınıza ne yazık ki en son gelir.
Unutmak zordur, kalbinize yer eden duyguları söküp atabilmek, hemde her şeyiyle…Unutulmak daha da zordur. Size karşı yapılmış bu hareketi içinize sindirmeniz, hazmedebilmeniz… kolay gelebilir mi size? Hemde tüm yaşananlara rağmen. Asla! Hak etmediğinizi söylersiniz kendinize defalarca. Bir anlam veremezsiniz olan bitene. Tüm cesaretinizle, gururunuzu bir yana bırakıp, ondan tek bir şans daha istersiniz unutulmamak adına. Karşı cephede her şeyin bittiğini anlamak da öyle zorlanırsınız ki, bunun için belki de en acı sözleri işitmeniz gerekir yeniden. Kalbiniz daha bir parçalanır, o son umut kırıntısını da kaybettikten sonra. Her şeyden elinizi, eteğinizi çekersiniz. Yaşam artık size öyle anlamsız gelir ki. Taa ki, iç sesinizle barışıp, unutmaya karar verene değin. Ondan sonrası yine zordur ama en azından artık hesaplaşmanız sadece kendinizledir.
Her ne olursa olsun, her iki duygunun da taşınması, kabullenilmesi oldukça ağırdır, acı verir ve bir bıçak gibi kesip atmadıkça huzura kavuşmanız olanaksız gibidir adeta; kurtuluşunuz sırasında çok darbe alıp, derinden yaralansanız ve kabuk bağlayan yerleriniz yeniden kanamaya başlasa bile.