-Yemek yer miyiz? Bir şeyler mi içmek istersin? -- Fark etmez!
- Tamam o zaman yiyelim bir şeyler. -- Olabilir tamam, fark etmez!
- Ne yemek istersin? - Fark etmez!
- Ne içsek ki Kahve mi, çay mı? -- Hmmmm, ikisi de olur. Fark etmez.
-Canım yani söylesene kahve mi istersin, çay mı? -- Hangisi sana kolaysa! Bana fark etmez!
-Bu akşam nereye gidelim? -- Fark etmez, ben sana uyarım.
-Evde mi kalalım, dışarı mı çıkalım, ne dersin? - Iıııı... Fark etmez.
-Hangi filme gitsek? -- Fark etmez.
Kader diye bir şey var insanların inandığı. Neye dayandığını bilirsiniz; insanlar hayatları boyunca hemen hemen her konuda, bir sürü yol ile karşı karşıya kalır ve hangisine gideceğini özgür iradesi ile kendisi belirler ve böylece kendi kaderini kendisi çizer. Yani hep bir seçenek hali mevcuttur ve hep bir şeyleri, bir şeylere tercih ederek yaşar insan.
İşte hayatın tamamı, bir tercihler bütünüyken bir yandan tüm bu tercihleri yaparken öte yandan her şeye “fark etmez” cevabı veren insanlar da var. Hem de hiç azımsanmayacak sayıda.
Gözlerinizi kapayın ve bi’ düşünün: Ne kadar çok şeye "Fark etmez" cevabı verdiğinizin ve ne kadar çok "Fark etmez" cevabı aldığınızın farkında mısınız? Yoksa bunu da mı fark etmediniz?
Bazen, bir kafeye giriyorsunuz ve çayla kahve arasında bile seçim yapamıyorsunuz. Eğer ikisinden birini, o an korkunç derecede canınız istemiyorsa. Aslında bunun açıklaması şu; gerçekten istediğimizi seçerken bile çekimser kalabiliyoruz. Kahve ve çay aynı kefeye konularak arasında seçim yapılabilecek benzerliğe sahip mi sizce? Çay başka bir damak tadı, başka bir ekol, başka bir ruh halidir, kahve ise tamamen ayrı. İnsanın canı ya çay ister ya kahve. Çay - kahve tercihi nasıl "fark etmez" denilecek bir seçim olabilir ki? Evet, siz de yapıyorsunuz bunu zaman zaman.
Hafta sonunu nerede, kiminle, nasıl geçireceğinizin, yediğiniz yemeğin, kendinizi nerede en çok mutlu edeceğinizin, o an ruh halinize en uygun olan müziğin, çıkacağınız seyahatin, ne izlemek istediğinizin, aldığınız hediyeyi sardıracağınız hediye paketinin renginin ve aklınıza gelebilecek en küçük şeyin bile bu kadar önemsiz ve “fark etmez” diyerek geçiştirebileceğiniz bir şey olması sizce normal mi? Hiç mi önemi yok düşüncelerinizin, isteklerinizin, hatta hiç mi öneminiz yok sizin?
İşi abartanlar var. Taraflardan biri uzun soluklu ve emek gerektiren bir ilişkiye girmeye hazır değilken ve diğeri tam tersini deli gibi istiyorken "Tamam, sen nasıl dersen, kabulümdür" diyebiliyorsa demesin. Bari burada fark etsin!
Nedir ki bu dilimize pelesenk olmuş iki kelime: “fark etmez”
Mütevazi olmanın en ucuz yolu mu, korkaklık ya da kibarlık göstergesi mi, aile terbiyesi mi, yoksa ortam insanı olup, her şey uyar demenin dışavurumu mu?
Tercihlerimiz belirler hayattaki rotamızı demiştik. Onlar bizi ulaştıracak sonucuna katlanmak zorunda olduğumuz şeylere. Olumlu ya da olumsuz. Birilerine uymak ve bunu marifet sanmak, esen rüzgarın, akan nehrin götürdüğü yere doğru yol almak, tüm bunlar neden? Kaybetme korkusundan mı? Sevilmeme endişesinden mi? Yük olmamak fikrinden mi? Sürü psikolojisi meselesinden mi?
Bir fincan kahve de, bunun şekersiz olması da hatta o kahveyi deniz kenarında, sevgilinizle içmek de sizin tercihinizdir.
Ya istediğinizi, istediğiniz yerde tadına vararak içersiniz veyahut sizi götürdükleri yerde, size sunulanla yetinirsiniz.
Yani “fark etmeli” ve bunu da siz belirlemelisiniz ve farkı hissetmelisiniz.
Peki, ben memnunum halimden bu şekilde devam ederse n’olur mu? O zaman bir sabah uyandığınızda fark etmeyenin siz olduğunu üzülerek görecek ve bunu sadece, hiçbir şeyi tercih edemeyerek “fark etmez” dediğiniz için, siz yapmış olacaksınız. Ve birileri sizi başka birilerine tercih etmiş olacak çoktan.
Şimdi söyleyin, bunu yaşamak mı istersiniz, yaşamamak mı? Fark eder mi?
Muhammed YILMAZ