Ben kışları anlatırım, gözlerin baharları
Beyhude telaşlarımda kalır geçmiş
Ben yalnızlıkları susarım, sen eğdirirsin önünde sultanları
Sultanlar eğilince de bilesin, unutmazlar saltanatını
Güç bela düştüğüm yollarda kaldırırım önümden tüm unutulanları

Ben senin bildiğin gemilerden değilim
Rüzgarında devrilirim de bir dalgalarında boğuşurken kendimi bilirim
Issızlığım, çevremi kuşatsa da haykırıyorum denizi
İdam sehpasına giderken gocunmam ben, ölüm bir kar tanesi

Cellâdımsın diplere inmekten korkmam
Tarihim seni kovalamaktan örülü
Senin rengini başka bir renkle bozmam
Gözümde bir yaştır sonsuzluk evrenine dökülen
Binlerce yılın sürgünlük ıstırabını çıkarma benden
Hayatımı küçümseyen gözlerini uzak tut
Bir korkudur bakışların, müebbet zamanları tüketen
Bir gülün içimde devinen dikenisin, içimde yüzyılların çilesi gömülü

Lügâtimde seni anlatmaya yer yok
Saçların rüzgarıma tâ ezelden asılı
Zindandan çıktı hüznüm, yeryüzünde bana ayrılacak bir mutluluk kafesi yok
Müphem yolculuklardan artık çekil bana
Benim taşım, senin toprağına yazılı

Bir devran dönüyor başımda artık yeter
Bir servi olup göğe uzanıyor bıraktığın keder
Bir kül kaldırıyorsun ey içinde gülü barındıran
Tozumu bile kaldırdın, yollarımda ayaklarım tükendi
Ruhumda bir katılık yerleşti, boz bulanık ötelerden yani senden kalan

Yenilgiler koydun geri dönülmez ülkeme
Hayallerim bir hülyanın karanlık kıyılarına vurdu
Ateşi elinde tutan bir adam dedi
Kuzeydir aradığın yer buzlar orayı terketti
Bezirganlara yerini sormak hercai bir çaba
Sadâkat, iflas eden hücrelerimi uyandırdı
Omzumda mevsimlerle yürüyorum,
Beni ne güneşler ve yağmurlar terketti
Önüme bakmıyorum gözlerim havada ebedi ufku arıyorum

Hep vardır bir gözü değen
Sahile vuran balıklar hududunu unutsa da
Tek O unutmaz
Esrârengiz ve yorgun kelimeleri ayağa kaldıran, ayân eden

Hasan TOMUK