Yalnızlık duygusu, insanın duygularının içinde belki de en “komünist” duygu .Hele ki duygusal iletişimsizliğin olağanüstü hız kazandığı günümüzde ...Gülen palyaçoların ardında ağlayan bir dolu insan var...İnsanın kendisini aldattığı bir başka konu da, sevme yetisine sahip olduğunu sanması…Sevme olgusu, her insanın içinde potansiyel olarak var. Ama ortaya çıkması, ifade bulması için, kendini tanımak için emek vermesi gerekiyor......En büyük dersin adı , sevgi.... Bu dersi öğrendiğinde İNSAN oluyorsun. Bir bedenin var, hayat boyu sahip olacağın tek beden bu. Beğensen de beğenmesen de ve her şey senin seçimin .Bir başkasını sevemezsin ya da nefret edemezsin, kendinde sevdiğin ya da nefret ettiğin yönler olmadıkça...Hayatını nasıl yaşadığın sana bağlı. . En harika beynin. Pusulan kalbin. Makinen bedenin. ....işte bunlar yuvan , Yuvan, yüreğinin olduğu yer,yuvan, rüyalarının olduğu yer,yuvan, tümüyle kendin gibi davrandığın yer ,yuvan, göründüğün gibi olduğun, olduğun gibi göründüğün yer,yuvan, söylemek istediğini söylediğin, söylediğinin söylemek istediğin olduğu yer....Yuvanda ne olursa olsun daima seninle birlikte olacak bir kişi var; SEN..... Başkalarının hayatına güneş ışığı getiren kişinin yaşamının karanlık olması mümkün değildir. Getirdiği ışık önce onu aydınlatır , birisi yada birileri, senin yolunun üzerinden geçtiği için daha mutlu mu? İşte başarı bu...Günümüz insanı yarattığı ileri teknoloji gibi kendisini de robotlaştırıyor. İnsan, canlı olduğunun ifadesi olan duygularından ya uzaklaşıyor ya da utanıyor. Duyguların ifadesi “zayıflık” olarak algılanıyor.Bu çarpık düşüncenin ürünü olarak insan, psikolojik ihtiyaçlarını da fiziksel ve maddi yollardan karşılayabileceği zannına kapılıyor.İnsan nasıl sevgisini ısıtıp karnını doyuramıyorsa sevgi ve yakınlaşma ihtiyacını da s*ks, para, iktidar, alkol, uyuşturucu vb. gibi fiziksel maddi kaçış yolları ile gideremiyor; yüzeysel ilişkilerle de! Gerçek yakınlaşmanın sevgi dolu bir dokunuş olduğunu unutturuyor ....Mutluluğun satın alınabileceğine inanmak ne garip!!!! Mutluluk ve yakınlaşma yeteneği insanın içindeki tünelde. Oysa insan onu hep dışarıda arıyor , sahte ilişkiler tünelinde....Kendini tanımaya, kendisiyle yakınlaşmaya, gerçek yakınlaşmalara ise ne zaman ayırıyor ne çaba gösteriyor. Kendini tanıdığında içinden öcü çıkacağından öylesine korkuyor ki....Korkunun olduğu yerde sevginin ve yakınlaşmanın olması ne mümkün? Oysa sevebilmek de yakınlaşabilmek de çok kolay....Gerçekten kolay....Yalnızca risk alma cesareti gerekiyor....Beklemenin yalnızlığınıza faydası yok...Gerçek yakınlaşmanın tadını ve mutluluğunu bilen insanların gözlerindeki ışığı neyle satın alabilirsiniz Kİ ? … Sonuç itibariyle , insan genellikle bilinmeyenden, bilmediği şeyden korkar. Sevmeyi bilmeyen insan da, her bilinmeyenden korktuğu gibi sevmekten de korkar.Bu yüzden sevgiyi, sevmeyi bildiği konusunda kendisini aldatmaya çalışır. En çok ihtiyacını duyduğu şeyi bilmediğini kabul etmek ona acı verir. Ve acı duyduğunu yadsır....Oysa kabullenme farkındalığın ve sevgiyi bilme sürecinin başlangıcıdır.Ama çoğu insan uzun vadede haklı olmayı seçer… Ve haklı olarak ölür.En sık tekrarlanan söz ise “Ben sevmeyi biliyorum ama hep insanlardan kazık yiyorum”dur.Çünkü sevginin bir alışveriş olduğu sanılır.Oysa sevgi sevgiyi çeker. Sevgi sevgiyi üretir.Sevme korkusu sağlıklı iletişimi, içtenliği, yakınlaşmayı, güveni engeller. Sonuç: Yalnızlık sevgiyle .....